Soobin Yeonjun'dan gelen ani soruyla ona döndü.
"Gerçekten okul başkanı olmak istiyor musun yoksa aile baskısı mı."
"Babam çok istemişti, bir sürü hakaretler küfürlerle katıldım yani. Bende çok meraklı değildim senin damarına basmaya."
"Özür dilerim, amacım sana öyle davranmak değildi. Sadece annemin sevgisini kazanabilmek için girdim okul başkanlığı adaylığına."
"Ne?"
"Annemle aramız hep soğuktu, kendimi bildim bileli sürekli bir yerlerde müdür ya da yardımcı. O yüzden evimiz annemin iş yeri gibiydi, anne oğul gibi değil de mesafeli iki iş arkadaşı gibiyiz hep, o otoritesi hiçbir zaman gitmedi. Sonra bu okul başkanlığı olayı çıktı işte, annemin katılmak isteyip istemediğimi sorarken gözlerinin parladığını gördüm neredeyse. Belki de okul başkanı olursam aramızdaki bu soğukluk kalkar ve beni oğlu olarak görmeye başlar diye düşündüm."
Soobin karşısındaki çocuğun birasını yudumlarken gözlerinin dolduğunu gördü. Kalbini kırmıştı, Onun için tüm bunlar, baskılar çok zor olmalıydı. Omuzlarımdaki yükü hafifletebilmeyi isterdi.
"Keşke senin için yapabileceğim bir şey olsaydı."
"Buradasın, o yetiyor."
Soobin anlamayan bakışlarla Yeonjun'a tekrar döndüğünüde güldüğünü gördü. Eğer o an kendimi tutup bayılmazsa kendini dünyanın en güçlü insanı sayacaktı.
"Seninle dertleşmek diğerlerinden daha farklı hissettiriyor, gerçekten beni anlayabildiğini biliyorum sanki. Çoğu zaman beomgyu ve hyukaya her şeyimi anlatamıyorum, çekiniyorum biraz ama yanında olunca sanki çenem kendiliğinden açılıyor."
"Bu iyi bir şeydir umarım?"
"Sadece senin yanında böyleyim, otur şükret bence."
İkisi de güldüğünde karşılarında kalan manzarayı izledi. Ay bulutların arkasında saklanmayı bırakmış, yıldızlarla bütünleşmişti yine.
Soobin o an ağlamak istedi, neden olduğunu bilmiyordu. Hissettiği huzurdan mı, bulunduğu ortamdan ya da işittiği sözlerden mi, ya da ona fazla gelen ve ne yapacağını bilmediği bütün bı duygular yüzünden mi karar veremiyordu. Sadece Yeonjun'a sarılıp ağlamak istemişti.
Karşısındaki çocuğun birasını bitirdiğini gördüğünde hissettiği yorgunlukla konuştu.
"Bittiyse uyuyalım mı, uykum geldi benim."
"Benim de, sen bunları çöpe at ben yatağı hazırlayayım."
"Tamam"
-
"E benim yatağım nerde?"
"Burda işte."
Yeonjun eliyle pencerenin yanındaki yatağını gösterdiğinde Soobin paniğe kapıldı.
"Birlikte mi uyuyacağız?"
"Annem yorganları falan nereye koymuş bulamadım, sana yatak yapmak için de yeterince yorgun ve uykusuzum. O yüzden bir gecelik beni öldürmeden yanımda uyumaya çalış. Cam kenarı benim ona göre."
Yeonjun konuştuktan sonra önündeki yatağa uzanıp gelmesi için pikeyi kaldırdığında Soobin olayın gerçekliğini çözmeye çalışıyordu. Zaten karmaşık bir durumun içindeydi, bunun üstüne Yeonjun'la dip dibe yatarsa ne yapacağını düşünüyordu.
"Ya gelsene, uykum var hadi."
O da pikenin içine girdiğinde ikisi de bir süre bir şey demeden tavanı izledi. Soobin Yeonjun'un ne düşündüğünü bilmiyordu. Açıkçası bilmek ister miydi ondan da emin değildi. Kendisi sadece yanından gelen çiçek kokusuna odaklanmıştı. Parfüm olarak her ne kullanıyorsa kesinlikle bu işi biliyordu.
Yeonjun ona sırtını döndüğünde ne tarafa doğru yatacağını bilemedi. Eğer Yeonjun'a dönerse yanlış anlayabilirdi. O da arkasını dönmek için hareketlenecekken yanındakinden duyduğu sesle kendin durdurdu.
"Soobin?"
Duyduğu çatallı sesle kaşlarını çatmıştı. Neden ağladığını bilmiyordu.
"Hm."
"Bana sarılabilir misin, en azından uyuyana kadar."
"Peki"
Yanındaki çocuğa döndüğünde biraz tereddüt etmiş, fakat Yeonjun'un bunu kendisi istediği için kollarını arkasından beline sarmıştı. Başını ensesine gömdüğünde Yeonjun onu saran elini tutmuş, yine onu içinden çıkamadığı bir çukura atmıştı.
"Anlatmak istediğin bir şey var mı?"
Çocuk hayır anlamında kafasını salladığında çok zorlamak istemedi. O uyuyana kadar sıkı sıkı onu sarıp ağlamasını dinledi. Anlatmak zorunda değildi, onu sözlerle rahatlatamıyorsa en azından fiziksel olarak iyi hissettirmeye çalışacaktı.
-
"Ya ayı herif, kalksana artık 12 oldu saat, annem çıktı işe gitti hala uyuyorsun ya.
Gelen ışıkla gözlerini kapatıp sessiz bir küfür savurmuştu.
"Lan uyansana!"
Yeonjun Soobin'i tüm gücüyle tutup yataktan çektiğinde yaşadığı şokla gözünü açtı. Gece birkaç kere uyandığı için uykusunu tam alamamıştı. Yanında ayakta dikilen Yeonjun'a baktı. Çoktan elini yüzünü yıkamış, kendine gelmiş gözüküyordu.
"Aman kalktık be, bu ne çok mu özledin beni."
"Sarkıntılık yapma atarım seni camdan. Annem çıkmadan önce bir şeyler hazırlamış, kalk da yiyelim açlıktan öleceğim yoksa."
Kalkıp üstünü düzelttiğinde Yeonjun'un memnun gülümsemesini görüp başını salladı. Elini yüzünü yıkayıp odaya döndüğünde Yeonjun'un odada olduğunu fark etmeden üstündeki pijamasını çıkartıp akşam kapıya astığı tişörtünü giydi.
Kafasını yana çevirdiğinde yatakta oturmuş onu izleyen kumralı görünce şaşırdı. O üstünü giyinirken sesini bile çıkartmadan onu izlemesi garip gelmişti. Ona bakıp gülerken Yeonjun daldığını anlayıp pembe yanaklarıyla mırıldanıp odadan çıktı.
"Neydi lan o?"

??MD? OKUDU?UN
never say never ? yeonbin
Randomsorunlu: g?rdü?üm yerde bo?ucam seni soobin: i?ime gelir
ay ve y?ld?zlar
En ba??ndan ba?la