Graves, hiç kimseye görünmeden Watson's Dedektiflik Bürosundan hızla ayrıldı. Bir sonraki kurbanı Yuron Wilson'ın günlüğünü eline alarak günlüğün üzerindeki "G" harfine dokundu ve gökyüzüne doğru bakarak gülümsedi.
"Aynı kaderin iki kurbanı..." dedi ve elindeki günlüğün onu Valdros Emniyet Müdürlüğüne götürmesini beklerken arkasında duyulan sesle hafifçe irkildi.
"Graves, yakalandın! Teslim ol ve işimizi zorlaştırmadan kaderi kabul et!"
Graves, hafifçe gülümsedi ve arkasını döndüğünde karşısındakinin Mahkûmlar Yoldaşlığı'nın üyesi Deathania olduğunu görünce kaşlarını kaldırdı.
"Deathania?" dediğinde Deathania, yüzündeki ciddiyet hic bozuntuya vermedi. Elindeki silahı Graves'e doğrultmuş, simsiyah düz saçları dolunay kadar beyaz olan tenini kapatmıştı. "Yolun sonu Graves, teslim ol ve Mahkûmlar Yoldaşlığı'nın işini daha fazla zorlaştırma."
Deathania, 673 yaşında bir Azrail'di. Diğer Azraillerden farklı olarak Mahkûmlar Yoldaşlığı'nın Azraillerinin kanatları olmazdı. Geçmiş hayatında intihara teşebbüsten dolayı Bilge Azrail, ona cezasını bu şekilde vermişti. 673 yıl boyunca geçmişteki ailesinin birden çok yaşamına ve ölümüne şahit olmak ve 673 yıl boyunca da onların zihninde olmamak onun için gerçek bir ceza oluyordu.
Graves, Deathania'ya acırcasına baktı. "Teslim olmak mı? İnsanlık bu haldeyken mi?" dediğinde Deathania, silahını geri çekerek Graves'e yaklaştı.
"Bazen ilahı adalete bırakmak gerekir Graves..."
"İlahi adalet?" diyerek kahkaha attı Graves ve devam etti:
"İlahi adalet varsa insanların bu hâli nedir?"
Deathania bir an sustu. Graves'in sözleri, onun içinde yıllardır bastırdığı bir yankıyı uyandırmıştı. Her ölümde, her alınan canın ardından o da bu soruyu kendine fısıldıyordu ama cevabı hiçbir zaman vermeye cesaret edemiyordu.
"İlahi adalet..." diye tekrarladı sessizce. "...bazen sadece bir teselli mekanizmasıdır. Belki de bizim gibi varlıklar, bu adaletin sadece bekçileri değil, onun da hatalarını gören tanıklarıyız."
Graves, o an Deathania'nın gözlerinde ilk kez bir kırılganlık gördü. Belki de 673 yıl sonra ilk defa, kendi acısını başkasının acısıyla eşitleyen bir gözyaşı düşmek üzereydi.
Günlük, Graves'in elinde tekrar parlamaya başladı. Bu sefer harfler titriyor, satırlar bir ritimle hareket ediyordu. Sanki bir şarkı söyleniyormuş gibi ama bu, yaşayanların anlayamayacağı bir dildi.
"Benim gibi düşünüyorsun, Deathania... Beni şimdi bırak ve hiç görmemişsin gibi aramaya devam et." Deathania geriye doğru adım attı ve Graves'in sözlerine ikna olmuşçasına kafasını onaylar şekilde sallasada içinde yaşadığı tereddütten dolayı arkasını dönüp öylecene gidemiyordu. Graves, Deathania'ya doğru bir adım attı. "Sana yaptığım iyilikleri hatırla ve bana bir iyilik yap. Senden şu zamana kadar istediğim tek şey bu." dedi ve Deathania'nın cevap vermesine fırsat kalmadan günlük Graves'i Valdros Emniyet Müdürlüğüne götürdü.
Bir süre donuk bir ifadeyle Valdros'un tabelasına baktı. Boğazını temizleyerek sesini ayarladı ve üzerindeki siyah gömleğin üst düğmesini açarak nefes almaya çalışırken:

??MD? OKUDU?UN
?濒ü尘 Yolda?l???
Mystery / Thriller?濒ü尘, onlar? birbirine ba?layan tek ger?ekti. Kanla mühürlenen yeminler, ihanetin g?lgesinde sallanan dostluklar... Gecenin karanl???nda yank?lanan f?s?lt?lar, ka??n?lmaz sona do?ru sürüklenen ruhlar... Bu güvenin bir tuzak, sadakatin ?濒ü尘cül bir yü...