Sedyede oturmuş ve bacaklarını kendime çekip dik dik sedyenin üzerindeki beyaz pikeye bakarken bir yandan da düşünmeden edemiyordum. Psikolok adamın anlattıkları az değildi ama onun beklediği gibi ruhsal bir çöküntü yaşamamıştım.
Veya yaşamıştım ama hissetmemiş de olabilirdim.
Nereden bileyim ben ya.
Öyle garipti ki bu.. Bir insanı tanımak, ama aynı zamanda tanımamak. Tıpkı psikolok adam gibi.
Adama tuhaf diyordum da, asıl tuhaf olan benmişim sanırım.
Psikolok Adam, yani Aras bana o kaza olmadan önce de tanıştığımızı ve hatta sevgili olduğumuzu söylemişti. Kazadan sonra başıma aldığım darbeyle birlikte sadece duyma yetimi değil, hafızamın bir kısmını da kaybettiğimi öğrenmiştim.
Elif'in benden aldığı şeyler arasına bir madde daha eklenmişti anlayacağınız.
Aslında bunu öğrendiğimde şaşırmıştım ama bir yandan da mantıklı geliyordu. Psikolok Adamla konuşurken illaki benim sevdiğim bir şeyin konusu açılması, ara sıra gözlerime dik dik bakıp birşeyler araması, ve Psikolok Adamın normal hareketlerinin bile bana tuhaf gelmesi...
Üstelik bir ara benim telefonuma saçma sapan mesajlar atan kişinin de kendisi olduğunu itiraf etmişti. Belli ki bana birşeyler hatırlatmaya çalışmıştı ama bu konuda başarısız olmuştu.
Ne desem bilemiyordum.
Ne denirdi ki şimdi?
O suçlu bir çocuk gibi dakikalardır koltukta oturmuş parmaklarıyla oynarken ben ona ne diyebilirdim ki?
Aslında birde onun gözlerinden bakmak lazımdı olaya. Bunca zaman beni sevmiş, ama benim omuzlarıma daha fazla yük yüklemek istemediği için susmuştu. Seviyordu ama "Seviyorum" diyemiyordu düşünsenize. Onun için çok zor olmalıydı.
Onu da geçtim, kaç kere intihar etmiştim. Son birkaç tanesinde zaten sürekli yanımdaydı. Sevdiği kız gözünün önünde intihar ediyordu ve o sarılamıyordu. Geçecek diyemiyordu, sarılamıyordu. Belki sarılmaktan da korkmuştu.
"Elif'ten haberin var mıydı? Bunca zaman niye görmedim seni?" dedim hala beyaz pikeyi incelemeye devam ederek. Psikolok Adam ise önce başını kaldırıp yüzüme baktı, sonra da tekrar bakışlarını eline sabitledi.
"Elif'ten haberim yoktu. Seni bıçakladıkları günden sonra araştırmaya başladım ama sen birşey anlatmıyordun. Sonra o kaza oldu. Çok korktum sana birşey oldu diye. Odanın başından ayrılmadım ama annene de 'ben kızınızın sevgilisiyim' diyemezdim. Sen anlatmamı istemezdin." dedi ve derin bir nefes aldı. "Sen hastanede yatarken annen ev eşyalarınızı toplayıp şehir dışında bir eve götürmüş. Sen hastaneden çıkınca da direk olarak yeni evinize gitmişsiniz. Telefonuna ulaşamadım. Ailenin numarası zaten bende yoktu. Senelerce ulaşmaya çalıştım, evinizi aradım, şehir şehir gezdim ama bulamadım. O süre içinde de üniversiteden mezun olup psikologluk yapmaya başladım. Bir gün hastanede randevusu olan hasta isimlerine bakarken senin ismin gözüme çarptı ve ben, sen gittikten sonra ilk defa kalbimin heyecanla çarptığını hissettim." dedikten birkaç saniye sonra gülüşü soldu. "O gün sabırsızlıkla senin sıranın gelmesini bekledim. Elimden gelse sıranın başına senin ismini yazardım ama bilirsin, bu işler öyle olmuyor." derin bir nefes verdi tekrar. "Sen odadan içeriye girince kalbim boğazımda atıyordu, heyecandan konuşamadım bile. O kadar mutluydum ki, inatla senin yüzüne bakıp beni görünce vereceğin tepkiyi merak ediyordum. Sen ise sadece yüzüme bir yabancıya bakıyormuş gibi bakıp koltuğa oturdun sessizce. İçimde birşeyler kırılmıştı sanırım o an."
"Sonra?"
"Sonra seninle konuşup ağzını aramaya çalıştım ama sen hiç konuşmadın. Eski sen gitmiş, yerine çok farklı biri gelmiş gibiydi. Annen anlatmak istedi ama ben ondan değil, senden duymak istedim. O gün..." duraksayınca sabırsızlıkla cümlesini devam ettirmesini bekledim. "O gün bileklerindeki jilet izlerini gösterince içim gitti. Sen gittikten sonra da hemen dosyanı bulup koltuğa oturmaya bile zahmet edemeden yere oturarak okudum. Kazadan sonra neler yaşadığını, kaç kez intihar ettiğini, kabuslarında sayıkladığın ismi, kısacası yaşadığın her bir günü tek tek okudum. Bir süre kendime gelemedim ondan sonra. Ben yokken sen neler yaşamışsın? O minik kalbin nasıl dayanmış bunca şeye?" gözleri dolmuştu. Huzur kokan adamın gözleri dolmuştu.
"Elif'i araştırdım, ve yaşadığı yere kadar bulup hesap sormaya gittim. Sana yaptıklarını anlattı ve pişman olduğunu söyledi." alayla güldü hafifçe.
Yutkundum.
"Sonra da seninle ilgili araştırma yapmaya devam ettim. Kazadan sonra başına aldığın darbe yüzünden işitme duyunu kaybetmişsin, ve bunun tek nedeninin Elif olması seni ruhsal bir çöküntüye uğratmış. Tek dayanağın olan abin ve Mert de senden uzaklara gitmek zorunda kalınca iyice yalnız hissetmene neden oldu. Ayrıca Alp'in senden birşeyler saklaması, onlara olan güvenini sarstı. Üstüne birde travmatik hafıza kaybı yaşadığın için bilinç altında depresif hissetmene ve kendine zarar verme eğiliminin olmasına sebep oldu."
Derin bir nefes verip başımı kaldırdım ve Psikolok adama diktim gözlerimi. Ben dik dik onun gözlerine bakarken o da başını kaldırınca gözlerime kilitlendi. Kahvenin en güzel tonundaki kehribara yakın gözleri parlarken bakışlarımızın arasında sağlam zincirler oluşmuştu sanki.
"Bana pamuk şekeri alır mısın?"
○●○●○●
Vee bölüm sonu.
Bu bölüme de kısa demeyin yahu, o kadar yazdım.
Bu bölümde birşeyleri açıklığa kavuşturduk. Hala aklınızda sorular varsa sorabilirsiniz.
Çok uzatmayacağım, eskisi kadar bölüm atamıyorum. Nedeni de sınavlarımın hala bitmemiş olması. Yorumlarda genellikle yeni bölüm gelmemesinden şikayetçisiniz ama haftada en az 2 bölüm yayımlıyorum. Diğer pek çok yazar gibi seneden seneye bölüm atmıyorum ki.
Neyse, mutlu bir gün geçirmeniz dileğiyle bir sonraki bölümde görüşürüz.

??MD? OKUDU?UN
Psikolok Adam 《Final》
Short StoryGüne? batarken sedyenin üzerinde duran telefonumdan bildirim sesi gelince birka? saniye telefonuma bo? bo? baksam da tekrar d??ar? ?evirdim bak??lar?m?. Ama ard? ard?na mesajlar gelince ayaklan?p telefonumu elime ald?m ve bilinmeyen numaradan gelen...