- Tek kelimeyle mükemmel. Sanırım bu hayatımda aldığım en büyük hediyelerden birisi şu ana kadar. Teşekkürler Harry.
O da şarabından yeni bir yudum alıp yemeğine dönerken benim duymayacağımı düşündüğü ama net duyduğum bir şeyler mırıldandı.
- Daha yeni başlıyoruz.
☆
- Skylar, haksızlık yapıyorsun ama! Ben sana dünyanın en pahalı üçüncü şarabını aldım fakat sen bana evindeki bir odanın kapısını bile açmıyorsun! Adil değil!
Gözlerimi devirmekten kendimi alı koyamadım.
- Her seferinde şarabı konuya dahil etmek zorunda mısın?
Omzunu kapı pervazına yaslayıp yüzüne piç bir gülümseme yerleştirdi.
- Ne için aldım sanıyorsun güzelim?
Kaşlarını iğrenç olduğunu düşündüğüm bir şekilde kaldırıp indirince yanımdaki pofuduk yastığı yüzüne doğru attım. O kahkaha atarak yastığı havada yakalayınca yenilgiyle oturduğum koltuktan kalkıp çaprazımdaki beyaz kapıya ilerledim. Cebimdeki küçük anahtar ile kilidi açarken hala sırıttığını görünce omzuna sert bir yumruk attım.
- Pislik herif!
Gülmeye devam ederek evimdeki daha küçük olan ve bu nedenle müzik - kitap odasına çevirdiğim ikinci odaya girdi.
Plaklar, albümler ve çalabildiğim enstrümanların olduğu odada ilk önce gül kurusu rengine boyadığım kapaksız kutunun içindeki plaklara ilerledi. Onunla müzik zevkimizin neredeyse aynı olduğu büyük disklerde birkaç dakika geçirdikten sonra cd albümlerin olduğu pop bölümüne ilerledi. Plak bölümünde sadece klasik rock vardı.
Taylor Swift, Selena Gomez, Ariana Grande, Shawn Mendes gibi yıldızların albümlerinin olduğu kitaplık raflarında göz gezdirirken ona yazılmış olan '1989' albümünde durakladı.
- Görmeyeli ve duymayalı uzun zaman olmuştu.
Birkaç saniye sonra zaman kaybettiğini anlamış gibi başını iki yana salladı ve tekrar diğer albümlerin arasına koyup diğer duvarda yer alan One Direction dolabına doğru döndü. Albümleri, merch ürünlerini ve diğer her şeyi görünce kaşlarını çatıp gayet doğal bir tepki verdi.
- Yüce İsa! Bunlar da ne?
- Sana bir Directioner olduğumu söylemiştim.
Dolabın cam kapaklarını açıp 5 albümü de eline aldı ve tek tek incelemeye başladı. Ben etrafı düzenlerken ve akşam esintisinin içeri girmesi için camı aralarken o 'made in the a.m.' e gelmişti. Son albümlerini görünce yaslandığım duvardan ayrıldım ve onun yanına doğru gittim. O gözlerini bana çevirip her hareketimi izlerken One Direction dolabının yanındaki 3 gitardan klasik olanı aldım. Bas ve akustiğe de sahiptim aynı zamanda.
Camın yanında duran, içinde gerçek kitaplar olan kitaplığın karşısındaki iki keten koltuktan soldakine oturdum. Akorları her zaman hazır olan gitarı şort nedeniyle çıplak bacaklarımın üzerine yerleştirip parmaklarımı tellerin üzerine yerleştirdim. İlk vuruşu yapıp son albümden favori şarkıma giriş yaptım.
"Won't you stay 'til the A.M.?
All my favourite conversations
Always made in the A.M, yeah, yeah"O da karşıma oturmuş, albümü aramızdaki alçak beyaz masaya bırakmıştı. 'Made in the a.m.' benim için en özel olanıydı.
"Feels like this could be forever tonight
Break these clouds, forget about time
There could be a World War three goin' on outside
You and me were raised in the same part of town
Got these scars on the same ground
Remember how we used to kick around just wasting time?"Nakaratta o da bana katılmıştı. Ve sesi aylardır neredeyse her gece sahneye çıkmasına rağmen hala pürüzsüzdü.
"Won't you stay 'til the A.M.?
All my favourite conversations
Always made in the A.M
'Cause we don't know what we're saying
We're just swimmin' 'round in our glasses
And talkin' out of our asses
Like we're all gonna make it, yeah yeah"İkimizin sesi hiç duymadığım kadar iyi bir harmoni yaparken ezbere bildiğim akorları ona bakarak yapmakta zorlanmıyordum. O benim bu yeteneğimden etkilenmişe benziyordu. Eh, 8 yaşımdan beri gitar çalıyordum. Olacaktı o kadar, olmalıydı da zaten.
"Feels like this could be forever right now
Don't wanna sleep cause we're dreaming out loud
Trying to behave but you know that we never learn how
You and me were raised in the same part of town
Got these scars on the same ground
Remember how we used to kick around just wasting time?"Bu şarkı bana büyüdüğüm yer olan Karolina'daki hayatımı ve insanlara inandığım zamanlarda sahip olduğum dostlarımı hatırlıyordu. Bu da beni çok fazla düşünmeye ve duygusallaşmaya itiyordu.
Nakaratın ardından köprü kısmına geldiğimizde o şarkının benim için ifade ettiklerini kavramış gibi bu özel parçayı bana bıraktı. Artı olarak sesimi duyduğu andan beri yüzümde dolaşan büyülenmiş bakışlarını görmezden gelemiyordum.
"Ooh, you know I'm always coming back to this place
Ooh, you know
And I'll say
Ooh, you know I'm always gonna look for your face
Ooh, you know"Artan gözyaşlarım sesimi çatlatırken son kısmı ona bıraktım.
"Won't you stay 'til the A.M.?
All my favourite conversations
Always made in the A.M
'Cause we don't know what we're saying
We're just swimmin' 'round in our glasses
And talkin' out of our asses
Like we're all gonna make it, yeah yeah"Elim gitarın üzerinde öylece kalırken arka cebimdeki telefonum titredi. O ayağa kalkıp albümü ve kucağımdaki gitarı yerlerine yerleştirirken yanaklarımda durmuş olan gözyaşlarının ıslaklığını sildim. Ekran kilidini açıp Elijah'ın gönderdiği mesajı açtım.
Love partner? ;
parçalara ayrılıyoruz ve bu senin yüzündenYaşadığım haksızlığın kalbimde oluşturduğu ağırlık gözyaşlarımı tekrar akıtmaya başlarken dolap kapağının kapanma sesi yabancı bir adamın bulunduğu odada sessizce ağladığımı fark ettim.
- Harry.
Gözyaşlarımı silip burnumu çekmemin ardından onun ismini söylememle bana döndü.
- Geç oldu, artık gitmelisin. Yarın işe başlıyorum ve dinlenmem gerek.
Otoriter ses tonum işe yaramış olmalı ki başını anlayışlı bir şekilde salladı.
- Haklısın, gitsem iyi olacak.
Birlikte ışıkları söndürüp odadan çıkınca kapıyı kilitledim ve dış kapıya kadar onu takip ettim. Neredeyse sürekli onun zümrüt gözlerine açılan büyük beyaz kapıyı bu sefer onlara veda etmek için açtım. Harry gitmeden önce karşıma durdu.
- Skylar iyisin değil mi? Çünkü bütün bu şeylerin sadece lanet bir şarkı yüzünden olduğunu düşünmüyorum.
İki ihtimal vardı; ya o çok iyi analiz ediyordu ya da ben lanet duygularımı saklayamıyordum. Narsistik tarafımın şu anlık ağır bastığı göz önünde bulundurulursa birinci seçenek daha makul geliyordu.
- İnsanlar bazen fazla duygusallaşabilirler, ben iyiyim Harry. İyi geceler.
Yüzüme bir süre ikilemde kalmış gibi baktı fakat daha sonra kararlı bir şekilde hareket edip yanağıma yumuşak bir öpücük bıraktı. Geri çekilirken birkaç santim uzaklığımda durdu ve dudaklarımın üzerine fısıldadı.
- İyi geceler Skylar.
Pekala sevgili insanlar, işler gittikçe tuhaflaşıyordu.

??MD? OKUDU?UN
?????? ☆ H.S
Fanfiction- bir zaman sonra akl?na aniden geldi?imde ?unlar? hat?rla. su?luluktan bakamad???m zümrüt g?zlerine son kez bakt?m. - sen benim kalbimi istedin ama ben sadece senin d?vmelerini be?endim Edward. ? herkes taraf?ndan sevilen, dünyaca ünlü ama bedeni...