Medya; BTS - Anpanman
18 - Gece yarısı Han Nehrinde
Jennie, Yoongi'yi reddedebildiği kadar reddediyor ve birkaç gündür Rose ve Lisa'ya ait olan evde kalıyordu. Jisoo'nun yanına gitmek istemiyordu. Çünkü oraya gider gitmez, Yoongi'nin onu rahat bırakmayacağının farkındaydı. En azından buradayken, ara sıra kapıya gelip zili çaldığında ya da gecenin bir yarısı telefonla rahatsız ettiğinde devreye Lisa ve Rose giriyor; onu bir güzel kapıdan kovduktan sonra her tarafı kilitliyorlardı. Jennie uzandığı yatakta doğrularak, komidinin üzerindeki telefonu elleri arasına aldı. Yine gece boyunca Yoongi aramış ve mesaj atmıştı. Jennie için, Yoongi'nin onu sevdiği ve bu yüzden pişman olduğu fikri teselli edici olabilirdi. Fakat, genç kız artık biliyordu ki Yoongi onu sevmiyordu, sadece ona acıyordu bu yüzden de kendini kötü hissediyordu.
Belki affederdim, diye düşündü istemsizce. Belki onu sevdiğinden emin olsaydı ona bir şans daha verme olanağı bulabilirdi. Telefonu bir kez daha elleri arasında titrerken, eğer arayan Yoongi ise telefonu açıp ağzına geleni söyleyerek kapatma fikrinde karar kılmıştı. Ama arayan bilinmeyen bir numaraydı.
"Alo," dedi Jennie telefonu kulağına götürerek. "Kiminle konuşuyorum?"
"Merhaba, Kim Jennie sizsiniz değil mi?"
"Evet," diyerek onayladı Jennie.
"Ben Kim Jisoo'nun psikoloğuyum. Zor durumda kalırsak aramam için sizin numaranızı vermişti. Kendisi bir süredir seanslara gelmiyor. Sizinle ve diğer yakın olduğu arkadaşlarıyla konuşmam gerekiyor. Yanılmıyorsam, Lalisa Monoban ve Roseanne Park, değil mi?"
"Bir dakika.." dedi Jennie kaşlarını çatarken. "Ne dediniz? Jisoo'nun psikoloğu mu?"
"Evet, size konum atacağım. Bu adrese gelirseniz; daha detaylı bir şekilde konuşabiliriz."
***
"Ne? Sen ciddi misin?" dedi Lisa şaşkınlıkla. "Jisoo'nun psikoloğu mu aradı? Jisoo psikoloğa mı gidiyordu?"
"Bilmiyorum," dedi Jennie kaşlarını çatarak. "Bana hiçbir şey söylemedi. Haberim yoktu." Rose, Lisa ve Jennie hastanenin koridorlarında öylece yürüyordu. Jennie, telefon görüşmesi biter bitmez koşarak odadan çıkıp Rose ve Lisa'ya haber vermişti. Açıkcası, bu konu üzerinde doğru düzgün konuşacak vakitleri olmamıştı. Üçünü de bir telaş esir etmişti. Sonunda, Jisoo'nun doktoruna ait odaya geldiklerinde Jennie hafifçe kapıyı tıkladı. "Şimdi her şeyi öğreneceğiz."
İçeriden 'gir' sesi duyulduğunda, Jennie kapıyı ardına kadar açtı ve içeri girdiler. Lisa, odaya en son giren kişi olduğu için kapıyı ardından kapatmıştı. Masasında oturan doktor ayağa kalkarak, elini Jennie'ye uzattı. Jennie de doktorun elini tutarak, tokalaşmıştı. "Merhaba, ben Lee Jong Suk. Jisoo'nun psikoloğuyum."
"Memnun oldum," dedi Jennie. "Ben de Kim Jennie, onlar da Lisa ve Rose."
"Evet," dedi Jong Suk. "Tanıştığımıza çok sevindim. Oturun lütfen." Kızlar masanın önündeki koltuklara yerleştiğinde hafifçe gülümsemişti. "Jisoo sizden o kadar çok bahsetti ki, içeriye girer girmez kim olduğunuzu anladım."
Jennie, Rose ve Lisa birbirlerine kısa bakışlar atarken Jennie sahte bir şekilde öksürmüştü. "Biz Jisoo'nun psikolojik bir destek aldığını bilmiyorduk. Bize hiç bahsetmedi."
"Kimseye bahsetmedi." dedi Jong Suk kafasını iki yana sallayarak. "Sadece annesi ve babası biliyordu. Bunu anlatmak bana düşmez fakat artık buna mecburum çünkü iyileşme dönemine en çok yaklaştığımız vakitte Jisoo, seanslara gelmeyi kesti. Ne ailesi ne de ben onu devam etmeye ikna edebildik."
"Onun bir hastalığı mı var yoksa?" dedi Rose şaşkınlıkla. "Neden kesinlikle psikolojik destek almaya ihtiyacı olsun ki?"
Jong Suk derin bir nefes aldı. "Hastalarımla ilgili kişisel bilgiler vermem yasak fakat başka çaremiz kalmadı. Ailesiyle görüştük ve bunu çözmenin tek bir yolu olduğuna karar verdik." Kaşlarını çatarak ellerini masanın üzerinde birleştirdi. "Bakın kızlar, Jisoo küçük yaştayken abisini kaybetmiş. Tam da o sıralar Yoongi ile tanışmış. O ikisinin çocukluk arkadaşı olduğunu biliyor muydunuz emin değilim fakat, Jisoo'nun yaşındaki bir çocuğun böyle bir kaybı yaşaması çok zor olmalı. Beyni Yoongi'yi abisi yerine koymaya başlamış. Yoongi ile dostlukları pekiştikçe, başta sadece masum bir benzerlik psikolojik bir sorun haline gelmiş. Jisoo, Yoongi'nin onun abisi olduğu yalanını uydurmuş ve sonra kendi yalanına inanmış. Bu yüzden ona bu kadar bağlı."
Lisa ve Jennie şaşkınlıkla donup kalırken, Rose zorlukla yutkunmuştu. Bunlardan hiçbiri hakkında fikir sahibi değillerdi. Bunca zamandır Jisoo'nun Yoongi'ye neden bu kadar değer verdiğini, onu neden bu kadar sevdiğini ve güvendiğini sorgulayıp duruyorlardı. İşte şimdi her şey mantıklı bir hale gelmişti. "Ne yapmamızı istiyorsunuz?" dedi Rose. "Jisoo'yu seanslara devam etmek için ikna mı etmeliyiz?"
"Hayır, ne yazık ki bu işe yaramayacaktır. Sizden istediğim başka bir şey var."
***
Lisa adımlarını kantine yönlendirdi. Tam da tahmin ettiği gibi Jungkook ve Yoongi'yi bir masada oturup konuşurken bulmuştu. Garip şekilde artık Jungkook, Yoongi ile okul içinde konuşmaktan endişe duymuyordu. Belki de, Yoongi kötü bir durumda olduğu içindi.
"Merhaba," dedi Lisa yanlarına ulaştığında. Masadaki sandalyelerden birini çekip otururken, masada duran Jungkook'a ait telefonu elleri arasına almış ve ikisine çaktırmadan bileklerinden geçirerek uzun kollu kazağının kollarından birinin içine saklamıştı. Bu pek de zor olmamıştı çünkü Yoongi'nin Lisa ile ilgilendiği yoktu, Jungkook ise tam tersine Lisa'nın yüzünden başka bir yere bakamıyordu.
"İkinizden birinin telefonunu kullanabilir miyim?" dedi Lisa. "Anneme mesaj atmam gerek ama telefonumun şarjı bitmiş."
"Tabii," dedi Jungkook. Telefonunu bulmak için önce ceplerine baktı. Masanın üzerinde de göz gezdirdi ama telefonunu bir türlü bulamıyordu. "Nerede bu telefon?" diye söylendi.
"Yine mi kaybettin telefonunu?" diyerek göz devirdi Yoongi ve cebinden çıkardığı telefonunun kilidini açıp Lisa'ya uzatmıştı. "Benimkini kullanabilirsin."
Lisa teşekkür ederek Yoongi'nin telefonunu elleri arasına aldığında Taehyung'un numarasını tuşlayarak mesaj kısmına girmişti.
'Bu iş çok uzadı, sinirlerimi bozuyorsun. Bu gece yarısında geçen sefer buluştuğumuz, Han Nehri'nin oradaki, banka gel.'
×××
Diğer bölüm eğleneceğiz sllflelf
Love Yourself: Tear albümünden en sevdiğiniz şarkı?