fallen in love while on my wa...

By scoriddle

60.3K 4.2K 5K

En iyi arkadaşınıza âşık olduğunuzu fark ettiniz ve bu konuda ne yapacağınızı bilmiyor musunuz? Harika, öğren... More

i
ii
iv
v
vi
vii
viii
ix
x
xi
xii
xiii

iii

4.5K 359 401
By scoriddle

Bahçedeki sinir boşaltımımın ve kucaklaşmamızın üzerinden iki gün geçmişti. Peter'ın ona anlattıklarımı James'e yetiştirmesinin üstünden bir gün ve James'in bana bir planı olduğunu söyleyerek gelmesinin üstünden ise bir saat.

Cumartesi sabahıydı, hava sisliydi. Kahvaltıdan sonra Hogsmeade ziyaret saati gelene dek astronomi kulesinde oturuyordum. Yükseltiye rağmen çok da soğuk değildi, yalnızca tatlı bir esinti tenimi okşuyordu. Dudaklarımın arasında başarısızca sarılmış bir sigara tutuyordum, ucunu tutuştururken derin bir nefes çektim. Yoğun bir gri duman, havadaki sise karışıp kaybolurken onu seyrettim. Geriden bir ses, “Her şeyden önce,” diye lafa girdi. James'in sesi heves doluydu, bağırıyordu. “O sigarayı bırakıyorsun!”

Ayak sesleri giderek yaklaştı ve korkuluklarda yanıma oturdu. Demirlerin altından bacaklarımızı aşağıya sarkıtıyor, dirseklerimizi de demirlere yaslıyorduk. İki parmağımın arasına sıkıştırdığım sigarayı dışarıya uzatmış, ucunda biriken külleri kuleden aşağı döküyordum. Yanıma yerleşince sigarayı elimden kaptı. Kuvvetli bir nefes çekti ve ardından henüz yarısı içilmiş sigarayı aşağıya fırlattı. “Hey,” diye bağırdım, aniden. “Daha bitmemişti o!” Kaşlarımı çatmış, ne halt ettiğini anlamaya çalışıyordum.

“İnanmayacaksın ama ben de görebiliyorum, Sirius.”

Sarkastik bir şekilde konuşurken ağzından hâlâ dumanlar çıkıyordu. Gözlerimi devirdim. “Dediğim gibi,” devam etmeden önce dudaklarını yaladı. Yüzünde yine o haylaz sırıtış belirmişti. “Sigarayı bırakman gerekiyor. Remus'un sigara içmenden hoşlanmadığını biliyor muydun?”

Remus adını duymamla gözlerimi kıstım, o da hiçbir şey dememe gerek kalmadan anlamıştı, “Sinirlenmeden önce beni dinle. Dördüncü sınıftayken kütüphaneyi temizleme cezası aldığımız günü hatırlıyor musun?”

Tereddütle başımı salladım. Hatırlıyordum, ama James'in yüzündeki ifadeden dolayı hatırlamadığım şeyler olduğu şüphesine kapılmıştım. Sırıttı, sanki bir Muggle roller coasterındaymışız gibi demirlere sıkı sıkı tutundu ve arkaya eğildi. “O gün bizimle cezaya kalan biri daha vardı, üst sınıflardan Finn Hardt. Geçen yıl mezun oldu.” Sabırsızlık içinde onu başımla onayladım, lafı nereye getireceğini merak ediyordum.

“Hatırlarsan eğer, Remus ceza almadığı hâlde bizimle kütüphaneye gelmişti. Başta sırf kitaplarla ilişki yaşamak için geldiğini düşünmüştüm, ama sonra onu gördüm! Sürekli olarak Hardt'ın dibindeydi, Lily'nin üzerine yemin ederim ki Hardt ile flört etmeye çalışıyordu. Tabii bunda pek başarılı değildi, ama konu bu değil.. Demek istediğim şu ki, Remus'un şimdiye kadar herhangi bir kızla yakınlaştığını görmedik, değil mi? O çocuktan hoşlanıyordu! Siri.. Remus eşcinsel olabilir.”

“Remus'un başka birinden hoşlanmasının beni mutlu edeceğini sana düşündüren ne oldu, adamım?” Alaylı bir tonda söyledim. Soruma cevap vermedi, çünkü ne demek istediğini anlamıştım ve o da anladığımı biliyordu. Finn Hardt'ı anımsamaya çalıştım. Onu pek tanımıyordum ama Gryffindor'un en çapkın oğlanlarından biri olduğunu söyleyebilirdik. Filch onu defalarca süpürge dolabında kızlarla basmıştı ve bu sebepten kaç kez cezaya kaldığını sayamıyorum bile. Remus'un o çocukta ne bulduğunu merak ettim.

“Hardt'ın Muggle doğumlu olduğunu ve bir motorsikleti olduğunu biliyor muydun? Seninki gibi değil, daha spor ve şu canavar gibi olanlardan,” dedi. Çocuğu benimle kıyaslayarak övdüğü için ensesine bir şaplak atasım geldi, ama kendimi tuttum. “Uzun saçlı ve kumraldı. Ne zaman Hogsmeade'e gitsek, deri ceketi ve yırtık pırtık kotlarıyla kızları koluna takıp geziyordu.”

“Merlin aşkına,” dedim, gözlerimi devirerek. “Bu çocuğa âşık olan sen olmayasın, James? Hardt'ı hayal ederek yaptığın mastürbasyonları da anlatacak mısın?”

“Aptal mısın, Sirius?” O an ensesine şaplağı atmadığım için pişman oldum, çünkü şimdi şaplak yiyen ben olmuştum. Kızmama fırsat vermeden konuşmasına devam etti. “Farkında değil misin? Uzun saçlar, motorsiklet, deri ceketler ve yırtık kotlar. Sana birini anımsatmadı mı? --Kızlar hariç.”

Bomboş gözlerle ona baktım. Kimi anımsatması gerektiğini bilmiyordum, ama James o kadar kesin görünüyordu ki sahiden aptal olup olmadığımı sorgulamaya başlamıştım. “Eh, Hardt da ahmağın tekiydi. Sanırım Remus'un ideal tipindeki temel özellik aptal olması,” dedi ve iç çekti. “Sana benziyor, adamım. Her ikiniz de Ramones grubundan fırlamış gibisiniz. Remus öyle bir ahmaktan hoşlanabildiyse, senden de hoşlanır.”

Başımı öne eğip kendime baktım. Üstümde kadife pantolon, gömlek ve omuzlarıma asılmış uzun bir kaban vardı. Taşak mı geçiyorsun, dercesine yeniden James'e döndüm. Anlamış olacak ki, “Şu an ne giydiğinin önemi yok. Bu yıl Mick Jagger'a özenmeye başlamış olman özünde punk rock seven bir ahmak, kısacası Remus'un ideal tipi olduğunu değiştirmez.”

Bir noktada haklı olduğunun farkındaydım, sadece bunu görmezden geliyordum. James'in planlarına dahil olmayı ve daha sonrasında hayal kırıklığına uğramayı istemiyordum. Kendimi geriye doğru kaydırdım ve ayağa kalktım. Kabanımı giydikten sonra, “Remus benden hoşlanıyor olamaz, bana kardeşi gibi davranıyor,” dedim. Sesimin ümitsiz çıkmasına engel olamamıştım. Korkuyordum, ama içten içe onu istediğim de bir gerçekti. Aşkın ne kadar boktan olabileceğini henüz anlamaya başlamıştım. “Hadi gidelim.”
⠀⠀⠀
⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀
Hogsmeade kasabasının güzel yanı daima aklımı dağıtabileceğim kadar içki içebiliyor oluşumdu. Alkol oranının düşük olması sorun değildi, beşinci bardaktan sonra mesanemdeki ağrının artışıyla doğru orantılı olarak kafamdaki ağrının da hafiflediğini hissetmeye başlıyordum. Yanımda oturan James'in omzuna kolumu attım, “Adamım, sen olmasaydın mahvolmuştum,” dedim gülerek. Bu doğruydu, çünkü James ödemeseydi onca içkiyi almam mümkün olmazdı. Karşılığında o da bana gülümsedi ve önümdeki yarım bardağı kendine çekti. “Bence bu kadarı yeterli, Siri,” dediğinde sesinden gergin olduğunu sezmiştim. “Remus geldiğinde ona güzel şeyler söylesen iyi olur yoksa şu bardağı kafanda kıracağım.”

Ona baktım. Şimdü gülümsemesinde tüyler ürpertici bir şeyler vardı. Bardağı gerçekten kafamda kırabileceği düşüncesiyle oturuşumu dikleştirdim ve boğazımı temizledim. Son bir saattir sarhoş olmamama rağmen tamamen yayılmış hâldeydim ve James'in gazabına uğrama korkusu kendimi toparlamamı sağlamıştı. Dağılmış at kuyruğumu düzeltmek için tokamı çıkarıp saçımı topuz yaptım ve ciddi bir ifade takındım. “Nasıl görünüyorum,” diye sordum, Remus'un elindeki bardaklarla yaklaşmasını izlerken. Hem Peter, hem de James şimdi yüzlerinde memnuniyet dolu bir sırıtışla bana bakıyorlardı. “Tam olarak Remus'un ideal tipi gibi,” diye fısıldadı, James. Remus'un onu duymasından endişelendiğim için dirseğimle koluna vurdum. Güldü.

“Bu kadar hızlı ayılabileceğini düşünmezdim, Patiayak.”

Remus bardakları masaya bıraktıktan sonra eliyle saçlarını geriye doğru tararken konuşmuştu. Yüzündeki alay dolu gülümsemeye ve geriye yatırdığı saçlarıyla ortaya çıkan alnına bakarken kalbimin teklediğine yemin edebilirim. Yüzümde aptal bir gülümseme belirdiğinde eritilmiş cheddar gibi göründüğüme neredeyse emindim. “Ayıkken bile sana sarhoşum,” dedim aniden. James'in sözünü dinlemeye çalışırken doğaçlama atılmış ve ne dediğime dahi dikkat etmemiştim.

Remus şaşkınlıkla, “Ne,” dediğinde yanımızda oturan James ve Peter tükürürcesine kahkahalar atmaya başlamışlardı. Ben ise yerin dibine girmenin hayalini kuruyordum, ağzım açık kalakalmıştım. Hiçbir şey söyleyemedim ve Remus da diğerleriyle birlikte gülmeye başladı. Bunu gerçekten söylemiş olamazdım, değil mi? Lütfen söylememiş olayım.

“Anlaşılan hâlâ sarhoşsun,” dedi kahkahasının arasında Remus. James gülerken masayı dövüyor, bu da herkesin bize bakmasına neden oluyordu. Pekâlâ, tüm sınıfın Remus'a âşık olduğumu öğrendiği an hayatımın en utanç verici anıydı diye düşünmüştüm. Yanılmışım, hayatımın en utanç verici anı şu andı.

“Alay... Alay ediyordum,” dedim, kendimi gülmeye zorlayarak. James geri zekâlı olduğum konusunda haklı olabilirdi. Nefesim daralıyordu, kulaklarıma kadar kızardığıma bahse girebilirdim. En sonunda kahkaha atmayı kestiklerinde Remus'un yüzünde hâlâ bir gülümseme vardı, ama alaycı değildi. Her zamanki ışıltılı, mutluluk dolu gülümsemesiydi. Lanet olsun ki, bana o sözleri söyleten şey de tam olarak bu kalbimi küt küt attıran ışıltılı gülümsemeydi.

James gülmekten soluk soluğa kalmış bir hâlde, Remus'un getirdiği yeni içkilere uzandı ve “Aptalsın,” diye fısıldadı, yalnızca benim duyabileceğim şekilde. “Hatırlat da, bir ara sana flört etmeyi öğreteyim.” Ona ters ters baktım. Bunu bana Evans'a, 'Seni sevdiğim kadar yaşasaydım, Flamel ölürken ben yaşardım,' diyerek tavlamaya çalışan kişi mi söylüyordu sahiden?
⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀
×××

Henüz olaylar durgun, ama yakında işler karışacak dostlarım. :d

Continue Reading

You'll Also Like

37.1K 4.1K 31
Chifuyu, Kazutora'nın şakalarına dahil olmaktan nefret ediyor. tokyo revengers | baji keisuke x matsuno chifuyu ーtexting, düzyazı, tamamlandı.
99.1K 7.9K 15
"Potter balo için eş bulamamış diye duydum. Onun balo eşi sen olacaksın." | Dancing With Our Hands Tied - Taylor Swift |
11.8K 1.6K 40
E-spor futbolcusu olan Barış Alper Yılmaz ve Profesyonel futbolcu olan İsmail Yüksek'in yolları gerçek hayatta bir davette kesişir.
1.9K 358 12
¡Omegaverse! Her şey iblis keser birliğinin değerli hashiralarından olan Tomioka Giyuu'nun belirsiz bir nedenden dolayı birlikten ayrılmasıyla başlad...