YEONJUN
*3 yıl sonra*
"Bugünün programı bitti. Ama akşam saatlerinde bir canlı yayın açmanız lazım. Fanlar bunu bekliyor."
Hepimiz yorgunlukla kendimizi koltuğa atarken menajerimizi onaylıyorduk. Bugün yeni çıkardığımız şarkı, Sugar Rush Ride'ın son promosyonlarını bitirmiştik ve bunun üzerine teşekkür için bir yayın açmamız gerekiyordu. Ardından dinlenebilmeyi umuyordum.
Üzerimizdeki kıyafetlerden kurtulup binadan çıktık. Arabaya ilerlerken yüzümüze patlayan bir sürü flaşla birlikte birçok hayranımızın çığlıkları ortamı dolduruyordu.
Işıktan ve sesten yürüdüğüm yere bakmıyordum. Ayağıma her ne takıldıysa sendelememle birinin beni belimden yakalaması bir oldu. Başımı kaldırıp kim olduğuna baktım. Soobin. Başka kim olabilirdi ki?
Hayranlar çığlık atarken kendimi toplayıp hayranlara -kameralara- bir gülümseme attım. Bu sırada Soobin'in gitmesini beklemiştim ama belimdeki eli bir an olsun oradan ayrılmamıştı.
Hayranlarımız daha çok çığlık atarken Soobin'in beni kendine çekip yürümeye başlamasıyla içlerinden biri çığlık atarak "Tanrım! Soobin ve Yeonjun ilişkisi beni öldürecek! Bayılmak üzereyim!" dedi.
Ondan önce ben bayılacaktım şimdi.
Sonunda arabaya bindiğimizde kimseden ses çıkmıyordu. Sadece ara sıra Beomgyu'nun Soobin'i işaret ederek bana kaş göz yapmasıyla karşılaşıyordum. Onu da görmemezlikten geliyordum.
Araba eve gelmemizle durdu. Kapıyı açarak kendimi direkt dışarı attım. Çok yorgundum.
Kapıyı açıp içeri girerken şirketin arabası çoktan gitmişti. Ve evet, bir evimiz vardı. Debut yaptıktan 6 ay sonra bir ev almıştık ve hep birlikte kalıyorduk.
Güzel bir evimiz vardı. İki katlıydı. Üst katta hepimizin odaları vardı ve bunlar ayrıydı. Alt katta ise merdivenlerle bağlı olan, aynı zamanda arka bahçeye de kapısı açılan geniş bir alan vardı. Orayı oturma odamız yapmıştık. PlayStation oynarken bizim için büyük avantaj sağlıyordu.
Bu odanın köşesine doğru ise sürgülü bir kapı vardı. Ora ise mutfağa açılıyordu. Yeterince büyüktü ora da. Ferah bir evimiz vardı ama ben hala yorgunluktan ölüyordum.
Odama gitmek için merdivenleri çıkmaya başladığım sırada adımın seslenilmesiyle durdum. "Yeonjun." Soobin'e yüzümü dönerken belli etmemeye çalışsam da gergindim. "Efendim?"
Elindeki kot ceketi ilerideki koltuğa fırlattı. "Yemek yemeyecek misin?"
"Çok yorgunum, aç değilim zaten. Size afiyet olsun."
Arkamı dönüp merdivenleri çıkmaya devam ettim. Odama geldiğimde içeri girip kapıyı kapattım. Ardından sırtımı kapıya yasladım.
Yaklaşık 3 yıl önce yaşanan şeylerden sonra Soobin'le konuşurken yanındayken istemsiz geriliyordum.
Benim o gün kapıyı çarpıp gitmemden sonra akşam odaya Beomgyu gelmişti. Önce diğer üyelerin nerede olduğunu sormuştum ona. Yemek alıp geleceklerini söylediğinde patlamıştım. Bana neden yalan söylediğini sormuştum. Onun yüzünden yanlış anlaşıldığımı ve herkesin kalbini kırdığımı söylemiş ardından da bir çıkmaza girdiğimi belirtmiştim. Beomgyu ise beni kollarımdan tutup kendine çekmiş, sarılmıştı. Konuşurken ağladığımın farkında değildim. Sakinleştikten sonra beni yatağıma oturtup her şeyi anlatmıştı. Soobin'e karşı olan davranışlarımın farklı olduğunu, ona farklı baktığımı söylemişti. O gün sinirlenme nedenimin de Soobin'in bir sevgilisinin olma ihtimali olunca bazı şeylerden emin olmak için böyle bir yola başvurmuştu. Ama sonunun böyle biteceğini tahmin edemediğini söyleyip özür dilemişti. Ben de onu affetmistim çünkü ağlarken yavru köpeğe benziyordu ve Beomgyu'ya kıyamıyordum. İkimiz de sakinleşince asıl konuya gelmiştik. O gün Soobin'e olan hislerimi kabul etmiştim. Ben grup arkadaşıma aşık olmuştum ve kıskanç yapım beni kontrolden çıkarıyordu. O gününün gecesi Soobin odaya gelmemişti. Huening'le kaldığını öğrendim sonra. Bir hafta boyunca gelmeyince en sonunda kahvaltı yaparken isyan ettim. Bana böyle davranmasının beni üzdüğünü söyleyip yaptıklarım için tekrar tekrar özür dilemiştim. O zaman bana orada sarılmış ve bir sorun olmadığını söylemişti. Çok mutlu olmuştum ama mutluluğum bir yere kadar sürmüştü. Çünkü bariz bir şekilde aramızda soğukluk vardı. İlk zamanlar gibi samimi değildik. Kamera önünde konuşup gülüyorduk ama ne zaman ona sarılmak istesem kendini geri çekiyordu. Temasta bulunmuyordu. Başta buna takılmanın yanlış olduğunu düşünmüştüm ama diğer üyelere böyle davranmadığını fark edince kalbim küçük parçalara ayrılmıştı. Bir yayın sırasında istemsiz hareketlerini takip etmiştim ve asla bana bakınca gülmemişti. Dediğim bazı şeylere tebessüm edip geçiyordu. O yayının akşamında ise büyük bir kavga etmiştik. Çünkü yayında olan bakışlarım hayranların dikkatini çekmiş ve aramızda bir şey olduğunu düşünmelerine neden olmuştu. Bununla birlikte bize verdikleri adlar Soobin'i rahatsız etmişti. 'Bana öyle bakma, zor durumda kalıyoruz. İnsanların aramızda bir şey olduklarını düşünmeleri çok tehlikeli. Kendine çeki düzen ver Yeonjun.' demişti ve odaya gitmişti. O gece yurttan ayrılıp bir eve taşınmanın ve kendimize ait odalarımızın olmasına minnet duymuştum. Çünkü kendimi odamdaki banyoya atıp saatlerce soğuk zeminde ağlamamda yardımcı olmuştu. Ve kimsenin de uykusundan uyanmamasına neden olmuştu. Sadece bir kere odamın kapısının çaldığını duymuş ve elimi ağzıma bastırmıştım. İçimden kapıyı kilitlemiş olmam için binlerce dua etmiştim. Kapının kulpu aşağı inerken adımı duymuştum. Kapının önündeki Soobin'di ama kapı kilitli olduğu için gelememişti. Giderken ise 'Umarım uyumuşsundur.' demişti. Ama o gece bana uykunun zehir olduğundan haberi yoktu. Ertesi sabah erkenden çıkıp Minho'ya gitmiştim. Stray Kids adlı bir grupta çıkış yapmıştı ve hem kendisiyle hem de grup üyeleriyle gayet iyi anlaşıyorduk. Sabahın erken saatinde beni görünce şaşırmıştı. Çökmüş bir ben görmeyi beklememisti. Beni odasına çıkardığında herkesin uyuduğunu fark etmiştim. Rahatsız ettiğimi söyleyip gidecektim ki kendine çekip sarılmıştı. Beni iyi tanıyordu. Bir şey olduğunu çok net anlayabiliyordu. Omzunda ağlarken her şeyi anlatmıştım. Her ne olursa olsun arkamda olduğunu söylemiş ve ben buradan bıkana kadar kalabileceğimi söylemişti. Ardından birlikte uyumuştuk. Geri uyandığımda saat akşam saatlerini gösteriyordu. Odadan çıktığımda diğer üyeler salonda oyun oynuyorlardi. Onlara karşı mahçup hissediyordum çünkü evlerine haberleri olmadan girmiştim. Ama çok iyi insanlardı ve bunun konusunu hiç acmamislardi bile. Çocuklar oyun oynarken telefonum çalmıştı. Arayan Soobin'di. Açmak istememiştim. Telefonu sessize alıp ekrandaki oyunu izlemeye devam etmiştim. Bir süre daha çaldığını fark etmiştim. Sonra ekrandaki isim değişmiş, Taehyun'a dönmüştü. Omzumda bir el hissedince o tarafa dönüp bakmıştım. Bang Chan bana gözleriyle her şeyi söylemişti. Onun verdiği güven ile mutfağa geçip Taehyun'dan gelen aramayı cevaplamistim. Nerede olduğumu, sabahtan beri beni aradıklarını, benim için endiselendiklerini söylemişti. Bir şey demedim. Eve gelmemi söylemişti. Dışarıda olmamı istemediklerini söylemişti. Aklıma Minho'yla konuşmamız gelince bi saate evde olacağımı söyleyip kapatmıştım. Acı verecek olsa da bununla yaşayacaktım ve içimdekileri bastiracaktim. Kameralara oynayacak sonra istenilen gibi uzak kalacaktım. Kalbimle baş edecektim. Çocuklarla vedalaşıp eve doğru yol almaya başlamıştım. Eve geldiğimde hepsi birden sarılmıştı. Huening ve Beomgyu'nun ağladığı gözlerinden belliydi. Taehyun bir yerimde bir şey var mı incelerken gözlerim istemsiz Soobin'i aramıştı. Yoktu. Duş alacağımı söyleyip odama ilerledim. O sırada yan odadan Soobin kızarık gözleriyle çıkmıştı. Elim kapımın kulpunda kalırken Soobin'in gözleri tekrar dolmaya başlamıştı. Gözlerimi ondan çekip odama girmiştim. Kendimi direkt banyoma, suyun altına atmıştım. Her şeyin kolay olmasını beklemiyordum. Ama bu kadar acı verici olacağını hiç düşünmemiştim. Bunun ağırlığıyla gözlerimden süzülen yaşlarla birlikte kendimi küvete bırakmıştım. Bir süre sonra banyodan çıkmış kendime kıyafet ayarliyordum. Eşofmanımı giydikten sonra saçlarımı elimdeki havluyla kurulamaya çalışıyordum. O sırada kapı çalınmıştı. Gel komutumla içeri Soobin girince bir kaç saniye nefesimi tutmustum. Ardından gözlerimi ondan çekip tişörtümü kafamdan geçirmiştim. Sessizliği Soobin bozmuştu. 'Neredeydin?' Ona bakmadan cevap vermiştim. 'Minho'ya gittim.' 'Çok merak ettim seni.' Dedikleri kalbimi daha da hızlandırmaya başladığında kendimi uyarıp cevap vermiştim. 'Merak edilecek bir şey yok. Kafamı dinleyip geldim.' Soobin'e döndüğümde ağladığını fark etmiştim. Sonra gelip bana sarılmış ve 'Dediğim her şey için özür dilerim. Gerçekten sadece alacağımız linçleri düşünerek dediğim bir şeydi. Hiçbir şeyin bize zarar vermesini istemiyorum. Özür dilerim.' demişti. Dedikleriyle birlikte kalbim mümkünmüş gibi daha da hızlanırken ardından dedikleri aşık kalbimi tekrar kırmıştı. 'Sen benim en yakın arkadaşımsın. Ve seni kaybetmek bu hayatta isteyeceğim en son şey bile değil.' Bununla birlikte hiçbir şey diyememis ve gülümseyip sorun olmadığını söylemiştim.

??MD? OKUDU?UN
WALLS COULD TALK - yeonbin
Fanfiction? Ve ben Yeonjun, bu lanet duvarlar?n konu?mas?n? isterdim.?