medya:yoongi
kazanan olmayan bir oyunda, 20'lerimin sonunda tek başıma ayaklanırım mavzerlere.
12 Mart Çarşamba
2025bileklerinde kelepçeler, 4 eli tutsak eden zincirler. taehyung ve jungkook.
kalplerinde zincirler, 2 tane kalbi tutsak eden nefret. taehyung ve jungkook
ruhlarını sarmalayan nefret, 2 tane ruhu tutsak eden beyin. taehyung ve jungkook.
beynin anahtarıdır, kalp. onu dizginleyen, onunla nefesini paylaşan, onun çalışmasını sağlayan kalp. ama bazen kalp, insana yanlış şeyler yaptırır.
ve bu yanlışı şuan en iyi bilen kişi taehyung ile jungkooktur büyük ihtimal.
jungsuk adlı gardiyan iki oğlanı da kollarından tutarak koğuşlarına götürürken jungkook, etrafından geçenlere selam bile veremeyecek kadar düşünceliydi. "bunu yapmamalıydın" dedi aniden taehyung'a. "doğru olanı yapmadın maviş ve bunu anlayacaksın"
"burası sana göre bir yer değil" dedi ardından, bunlara sebep olduğuna inanamıyordu. taehyung'a ne olursa kendisinin yüzünden gibi hissediyordu, bu sorumluluğu onun omuzları bile kaldıramazdı. gözlerini yumdu ve derin nefesler almaya çalıştı. asıl olanlar bogum'un onun adamını taehyung'un öldürdüğünü öğrenince olacaktı. bogum köpürürse taehyung'u nasıl koruyacaktı?
o bu düşüncelere dalmışken bir anda bir eli omzunda hissetti, bu sefer ürpermedi ama sadece sağında aynı kendisi gibi gardiyan eşliğinde giden esmere baktı. "burası sana göre bir yer de değil kızıl."
daha dün nasıl birini öldürürsün diyen adamın dediklerine şuan inanamıyordu jungkook. etrafına baktı, birbirini iten kakan ve de koşan insanlar vardı. yanılıyordu taehyung, o jungkook'u hiç tanımıyordu. burası jungkook'un bildiği tek eviydi, burası jungkook'un tek yuvasıydı, ilk defa güldüğü ilk defa birileriyle iyi anlaştığı tek yerdi.
jeon jungkook buraya aitti çünkü dışarıda ona ait hiçbir yer yoktu.
jungsuk, onlara bakarak gülümsüyor aynı zamanda kapıları açıyordu. bu kapılar jungkook için her ne kadar normal ve alışık olduğu gibi olsa da taehyung için farklıydı. ilk defa girmişti bu sınırların içine, ilk defa böyle insanlar görüyordu ama korkmuyordu. nedenini bilmiyordu ama yanındaki çocuğa güveniyordu çünkü onun için büyük bir şey yapmıştı.
"jungkook, sen geç diğerlerinin yanına. ben taehyung'a tanıtayım. yerini göstereyim" dedi jungsuk. buranın en normal ve legal gardiyanıydı. diğer gardiyan sevgilisi, jieun'da öyle. ikisi buranın iyilik meleği gibiydiler. birde müdür seulgi vardı; sert, acımasız ve kaba biriydi ama özünde iyi bir insandı. zaten buradaki bunca mahkuma çocuk gibi davranılacak hali yoktu ya.
"aslında, ben gösteririm. sen o güzel canını yorma." gülümsedi jungsuk'un göz devrişine. "jieun'a da saygılar ve sevgiler"
"ha jieun demişken gguk, jennie nerde biliyor musun?" bir anda taehyung, hastanede gelen jennie adlı hemşireyi hatırlayınca gözleri faldır taşı gibi açıldı. jungkook sandığından daha akıllı ve stratejikti. jennie burada çalışıyorsa oraya sadece jungkook'a yardım etmek için girmiş olmalıydı. ama harbiden jungkook'un orada emanet diyerek kast ettiği neydi?
"o izinde değil miydi? bilmiyorum" dedi çocuk, ardından taehyung'un koluna girerek oradan uzaklaştı. yemek saatinde olduklarından koğuş bomboştu. normal koğuşlardan biraz daha farklıydı, daha büyüktü. ortalama 100-200 kişi kalıyordu ve herkesin ayrı ayrı küçük odaları vardı. Bu hijyenik açıdan kesinlikle daha iyiydi. en azından dip dibe yaşamıyorlardı.
