Herkese merhabaaa. Bayramımız kutlu olsun. Yeni bölüm getirdimm. Keyifli okumalar dilerim. Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 😚😚
❤️🔥
"Aşkım şu soruyu çözemedim baksana." diyerek yanımda oturan Demir'e kitabı uzatdım.
Kütüphaneye gelmiştik. Ders çalışıyorduk. Daha doğrusu o çalışıyordu. Ben onu izlemekten belki bir kaç soru anca çözmüşümdür. Aslında buraya gelmek için ısrar eden bendim. Ama şimdi bunun pek iyi bir fikir olmadığını görmüştüm. Konsantre olamıyordum. Çünkü Demir bir türlü rahat durmuyordu. Bazen saçımla oynuyor, sandalyesini bana yaklaştırıp nefesini yüzüme üfürüyor, yanaklarımı öpüyordu.
Bunları yaparken ona sinirli bakışlar atsamda, halimden keyif almadığımı söyleyemezdim. Benimle ilgilenmesi hoşuma gidiyordu.
Demir'e soruyu uzatdığımda ilk önce okudu ve soruyu anlatmaya başladı. Soru çözümü çok uzun olduğu için bir yerden sonra odağımı kaybetdim ve yine onu izlemeye başladım. Elimi başıma yaslayıp gözlerimi haraket eden dudaklarına diktim. Kulaklarım onun iki dudağı arasından çıkan kelimeleri duymakta acizdi. Ne anlatdığıyla ilgili hiç bir fikrim yoktu. Ama bir insan soru anlatırken bile böyle çekici olmamalıydı. Kalemi elinde döndürüşü, bakışlarında oluşan o ciddi ifade, dudakları her şeyi insanı baştan çıkaracak cinstendi.
Sevgili olmadan önce onu bir kaç defa kızlara soru anlatırken görmüştüm. O zaman takılmamıştım ama eğer diğer kızların gözünde de soru anlatırken böyle çekici görünüyorsa işimiz vardı. Ciddi bir sorundu bu. Başka kızlara da böyle görünemezdi. O sadece bana böyle görünebilir diye düşündüm.
Kendi kafamda olmayan şeyler kurmaya başladığımda Demir'in bakışları bana döndü. Dudaklarında olan gözlerimi zamanında başka yöne çeviremediğim için yakalanmıştım. Demir yüzünde yine kendini beğenmiş bir sırıtışla bana doğru yaklaştı. Zaten yakındık. Daha ne kadar yakın olabilirdik ki.
"Sen beni dinliyor musun?" diye sordu.
"Tabii ki." diye cevapladım. Külliyen yalan.
"O zaman en son neyi anlatıyordum?" sorusu karşısında bakışlarım kitaba çevrildi. Ama zerre anlamadığım bir konuydu.
Sinirle homurdanarak yine ona döndüm ve " Biraz dikkatim dağılmış olabilir." diye söylendim.
Demir "Öyle mi?" dercesine bana bakarak yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Dikkatini dağıtan şey ben olabilir miyim?" diye sordu.
Bakışlarım yine dudaklarına düştüğünde yutkundum ve "Belki." diye cevapladım.
Demir de dudaklarıma baktığında beni öpeceğini düşündüm. Ama uygun bir ortamda değildik. Kütüphanede olmazdı. Aslında diğer kişiler bizden daha uzaktaydı ama olmazdı işte.
Demir'se sanki bu gerçekliği unutmuş gibi bana daha da yaklaştı. Neredeyse dudaklarımız birbirine değmek üzereydi. Nefesi o kadar yakındayken düşünme yetimi kaybetmek üzereydim.
Demir dudaklarıma doğru fısıldayarak "Seni şuan burada nefesimiz kesilinceye kadar öpmemek için kendimi zor tutuyorum. Kütüphane de olmasaydık seni yine o sınıfta öptüğüm gibi öperdim. Dilimi dudaklarının üzerinde gezdirip böğürtlen tadını yine alır mıydım?" diye konuştu ve ben daha cevap veremeden devam etdi. Konuşurken bacağımın üzerindeki parmaklarıyla daireler çiziyordu. Bu beni tahrik etmişti. " Birbirimizin nefesini tüketdikden sonra dudaklarım çenene inerdi. Ordan belki boynuna doğru ilerler ve nabzının atdığı yeri öperdim, ama sadece bir öpücük olmazdı. Orayı seni tüketicekmiş gibi emerdim ve -" daha fazla konuşmasına izin vermeden masamı geriye doğru itekledim ve yerimden kalktım.

??MD? OKUDU?UN
TEKTA?
Romance0532* : videonu izledim. 0532* : ?u ?zgün-tatil ?ark?s?yla yapt???n video. 0532* : baya büyükten bir tekta? takabilirim. 0532 : e?er sevgilim olursan. Siz: Kimsin sen kuyumcu mu?