"Ne kadar iğrenç bir insansın! Hiç mi acımadın bana! On dokuz yıl boyunca gözlerimin içine baka baka bana yalan söyledin!" Anlamayacağını bile bile içimdekileri dökmek için daha da bağırdım. Sesim titremişti ama bu umrumda değildi.
"Bana da bir eğlence çıkmış oldu. Fena mı?" Tekrar omuz silktikten sonra koltuğa oturdu ve sağ bacağını sol bacağının üzerine attı.
Nefeslerim hızlanmaya başladı. Birkaç adımda önünde durdum ve kolunu tutarak var gücümle sıktım. "Bana bir kez olsun kızım dersin diye gözlerinin içine baktım ben senin! Sense sadece sustun ve benden her gün nefret etmeye devam ettin!"
"Ne duymak istiyorsun?" Dedi kolunu tekrar geri çekerek. Arkasına yaslandı ve hiç bir şey umrunda değilmiş gibi bir ifade takındı.
Bir adım gerileyerek omuzlarımı çökerttim. Ona laf anlatamayacağımı anladığımda pes ederek gözlerinin içine baktım. "Nasıl bu kadar sakin kalabiliyorsun?"
Bıkkınlıkla derin bir nefes verdi ve gözlerini tırnaklarına çevirdi. "Zaten senden bıkmıştım. Seni buldukları iyi oldu."
"Annem ve babam gerçekten de o kişiler mi?" Diye mırıldandım bir adım daha gerileyerek. Her şey üzerime yıkılıyormuş gibi hissediyordum. Bacaklarımdaki güç gittikçe tükeniyordu.
Başını hafifçe sallayarak sorumu cevapladı. "Evet. O yüzleri nerede görsem tanırım."
"Senden iğreniyorum." Diye mırıldandım yüzümü buruşturarak. Aklıma başka bir kelime gelmiyordu. Karşımda oturan bu kadın iğrenç bir insandı.
Birden gözlerini bana çevirdiğinde yüzündeki ifadeyi görmemle irkildim. Gözlerini birden nefret bürümüştü. Gözü seğirmeye başlamıştı. Adeta bir psikopat gibi görünüyordu.
Ayağa kalktığında hissettiğim korkudan ötürü birkaç adım geriledim. Birden başka bir insana dönüşmüştü sanki. Gözlerinden nefret ve öfke okunuyordu.
Üzerime doğru geldiğinde kendimi alamadan tekrar birkaç adım geriledim. Bana öyle bir bakıyordu ki korkuyor ve geriliyordum. Onu ilk defa böyle görüyordum.
Birden yanımda bitti ve kolumu kavradı. Kıpkırmızı gözlerle tükürüklerini saçarak bağırmaya başladı. "Seni pislik! Nefret ediyorum senden!"
"Kolumu bırak!" Diye bağırdım debelenmeye başlayarak. Ama kolumu öyle bir sıkıyordu ki tutuşundan kurtulamıyordum.
Dediklerimi duymamış gibi beni sarsmaya başladı. Burnundan hızla nefes alıp veriyordu. "Keşke seni o hastaneden kaçırmasaydım!"
Birden büyük bir gürültü duyulduğunda beni savurarak bıraktı. İçeri polis memurları girdi ve vakit kaybetmeden onun üzerine yürümeye başladılar.
Dengemi kaybederek yere düştüm. Hissettiğim korku ve şoktan ötürü ağlamaya başladığımda Okan bey ve Ova hanım endişeyle yanıma çöktüler.
Hıçkırıklara boğulduğumda beni kollarının arasına çeken kişi Okan bey oldu. Üzerindeki gömleğin kumaşını avuçlarımın arasına alarak sıktım ve olanlardan ötürü seslice ağlamaya başladım.
Elini rahatlamam için sırtımda gezdirdi ve başımın üzerinden öptü. İçten içe mesafemi korumak istediğimi biliyordum ama ona sarılmak iyi gelmişti. Güvende hissettirmişti.
Ova hanımın elini omzumun üzerinde hissettim. O da saçlarımdan öptü ve fısıldayarak konuştu. "Geçti bebeğim."
Nefeslerim sıklaşmaya başladığında başımı Okan beyin göğsünden kaldırdım ve kendime bir alan yaratmaya çalıştım. Gözlerim panikle ilacımı aradığında buna gerek kalmadı çünkü Ova hanım çantasından çıkardığı ilacı dudaklarıma dayadı.
İkisi de bana endişeyle baktığı sırada ilacı içime çektim. Bir zaman sonra rahatladığımda gözlerimi şaşkınlıkla kırpıştırdım. Çantasında astım ilacımı taşıması bana tuhaf ama bir o kadar da güzel hissettirmişti.
Yanımıza bir polis memuru çöktüğünde her şeyin yolunda olup olmadığını sordu. Ayaklandığımda onlarla birlikte büroya gelmemiz söylendi.
Ondan sonra olanlar hızlı çekimde gerçekleşti. Polis bürosuna gidip şikayetçi olduk ve olanları detayına kadar anlattık. Ancak saatler sonra dışarıdaydık.
Olanları tekrar ve tekrar idrak ettiğimde gözümden bir damla yaş aktı. "Aramız iyi değildi ama ikimiz de kendi halimizdeydik. Neden böyle oldu ki?"
Bunu sorup duruyordum kendime? Neden böyle oldu? Neden beni kaçırdı? Neden beni kendi kızı yaptı ama benden hep nefret etti? Neden? Neden? Neden?
"Gel bebeğim." Ova hanım koluma hafifçe dokunduğunda onu takip ederek arabaya bindim. Herkes yerine yerleştiğinde ise yola koyulduk.
Başımı cama yasladım ve şu an ne yapacağımı düşündüm. O eve gitmek istemiyordum ama başka gidecek yerim de yoktu. O kadın tutuklanmıştı, yani ev bana kalmıştı. Ama kirada oturuyorduk. Yani ödeyemezdim.
Üstelik gerçekten de kızları çıkarsam onlarla gitmek istiyordum. Bu olanları geride bırakmaya ihtiyacım vardı çünkü. Gerçekten ailemseler sevgiyi hissetmek istiyordum.
O kadın her şeyi itiraf etmesine rağmen yine de şüphelerim vardı. Umutlanmak istemiyordum çünkü. Yanlışları varsa kızları çıkmazdım ve ortada kalırdım. Bundan korkuyordum işte.
Okan bey düşüncelerimi okumuş gibi bana dikiz aynasından göz atarak mırıldandı. "İstersen DNA testinin sonucunu beklemeden yola çıkabiliriz."
"Hayır, sonucu görmek istiyorum." Dedim onu anında reddederek. Kızları olduğumdan eminlerdi. Buna bende inanmaya başlıyordum ama önce sonuçları görmem gerekiyordu.
Omuzlarının çökmesinden derin bir nefes verdiğini anladım. "Peki, evden almak istediğin eşyaların var mı? Bir daha oraya dönmeni istemiyorum."
Önemli kartlarım telefonumun kabındaydı. Okul eşyalarım vardı ama onlara şimdilik gerek olmayacak gibiydi. O yüzden başımı iki yana salladım.
Bu konuşulan son şey oldu. Başımı tekrar cama yasladım ve gelip geçen arabaları izledim. Ara sıra gözlerim doldu ama ağlamamaya gayret ettim. Yeteri kadar yorulmuştum.
Bir zaman sonra kaldıkları otele geldiğimizde arabadan indik. Ne yapacağımı bilemeyerek onları takip ettiğimde Ova hanım elini koluma yerleştirdi. Belki de yanımda olduğunu hissettirmek istedi.
Okan bey bana resepsiyondan bir oda ayarladığında kartı alarak asansöre bindik. Bu süreç içerisinde tek kelime etmemiş ve konuşulanları dinlemiştim.
Koridora çıktığımızda odalarımızın yan yana olduğunu fark ettim. Okan bey kapıyı açıp geri çekildiğinde odaya girdim. Bana kartı verdiğinde gülümsemeye çalıştı. "Tahminimce yalnız kalmak istersin. Biz yan odadayız. Bir şey olursa bize seslen lütfen."
"Teşekkür ederim." Gülümsemeye çalıştım ama başarılı olamadım. Kendimi fazlaca yorgun hissediyordum. Zaten akşam oluyordu. Günün yorgunluğu altında ezilmeye başlamıştım.
Geri çekildiklerinde kapıyı kapattım ve gözlerimi yumarak derin bir nefes verdim. Tam adımımı atacakken Okan beyin sesini duydum. "Ben kapının önünde duracağım. Kriz falan geçirirse duyayım. İçim rahat etmez yoksa."
Gözlerimden ard arda yaşlar akmaya başladı. Dudaklarım isteğim dışında iki yana kıvrıldı. Ağlarken gülümsedim ve ilk defa değer gördüğümü hissettim.
Burnumu çekerek kapının önünden ayrıldım ve beklemeden yatağa girdim. Gözlerimi yumdum ve olanları unutmak için uyumaya çalıştım.
🪷
Sonra görüşmek üzere!
??MD? OKUDU?UN
Ne ay var ne tek bir y?ld?z
Teen FictionGer?ek aile kitab?. Ne ay var ne tek bir y?ld?z. Her yer karanl?k ve ?ss?z. G?remiyorum. -Tamamland?-
B?lüm 5: net bir cevap alamam??
En ba??ndan ba?la
