Yepyeni bir bölüm hazırladım! Bakalım bu bölümdeki gelişmelere ne tepki vereceksiniz, çok merak ediyorum!
Bölüme geçmeden önce, desteklerinizi göstermeyi unutmayın
Yıldızı Parlatın! 🌟
Motivasyonumuzu zirveye taşıyalım!
Satır Arası Yorumlarınızı Eksik Etmeyin! 💬 Düşüncelerinizi duymak harika!
Şimdi, iyi okumalar!
🍂
Sabah yağmur yağarken, şehir gri bir düşüncenin içine gömülmüş, nefes almakta zorlanan bir ruh gibiydi.
Cama vuran yağmur damlalarının düzenli, hipnotik sesi, Arya'nın duyusal dünyasında beyaz gürültü etkisi yaratarak onu uyandırdı.
Gözlerini açar açmaz, başucundaki dijital saate baktı. Ekran parlıyordu; 06:59:40. Alarmının tam olarak saat 07:00:00'da çalacağını biliyordu.
Ani bir hareketten kaçınarak, yavaşça oturur pozisyona geldi ve içinden saymaya başladı.
"Yirmi. On dokuz. On sekiz..." Zihnindeki bu hassas zamanlama, gününün geri kalanının doğru akışını sağlayacak olan ilk adımdı.
Alarmın mekanik sesi tam yirmi saniye sonra, Arya'nın sayımı biter bitmez odayı doldurduğunda, Arya hızla alarmı susturdu. Bu öngörülebilir uyum, hafif bir rahatlama hissi yarattı.
Yataktan kalktı, ayaklarını tam olarak terliklerin içine yerleştirdi ve ardından yatağına döndü.
Yatağını, çarşafların ve yorganın milimetrik bir simetri sergileyeceği şekilde düzeltti; kenarların ve köşelerin keskin hatlara sahip olması gerekiyordu.
Yatağını mükemmel hale getirdikten sonra banyoya yöneldi. Elini yüzünü yıkama işlemini, suyun sıcaklığını santigrat derecesine göre ayarlayarak tamamladı.
Kullandığı havluyu, kuralına uygun olarak hemen kirli sepetine attı - ıslak bir havlunun asılı kalması, düzeni bozan bir anomaliydi. Dişlerini fırçaladıktan sonra saçlarını, belirli bir ritimle, her bölgeye aynı sayıda tarak darbesi uygulayarak taradı. Banyodan çıkıp odaya geri döndü.
Dolabın kapağını açtı ve titizlikle katlanmış okul üniformasını çıkardı.
Düğmeleri, ilikleri ile kusursuzca hizalayarak giydi. Çantasını açtı ve içindeki ders kitaplarının, defterlerin ve kalem kutusunun ağırlık merkezlerine göre doğru yerleşimini denetledi.
Ardından, siyah, büyük kulaklıklarını boynuna taktı. Okul zillerinin yüksek, tiz frekansı, onun hassas işitme duyusu için dayanılmaz bir rahatsızlık kaynağıydı; müzik dinlemek, bu duyusal saldırıyı bastırmanın tek yoluydu.
Arya odadan çıktı ve salona girdi. Kahvaltı masasında boş kalan tek yer, Mirza Bey'in hemen sol yanındaki sandalyeydi. Sandalyeyi, zeminde en az sesi çıkaracak şekilde, yavaşça çekip oturdu.
Başını kaldırıp masadaki herkese, tek tek göz teması kurmadan, sesi tamamen düz bir tonla, tek bir kelime ile hitap etti;
"Günaydın."
Mirza Bey, Arya'nın bu resmi selamlama biçimine gülümseyerek karşılık verdi. "Günaydın, güzel kızım," dedi, sesinde samimi bir sevgi ve gurur vardı.
Goncagül Hanım, Arya'ya biraz daha dikkatli bakarak: "Günaydın kızım," dedi, sesi hem sevecen hem de temkinliydi.
Sıra masanın diğer ucundaki Yamaç'a geldi. Yamaç sırıttı, Arya'nın ritüelistik doğasına takılmayı seviyordu. "Günaydın bücür," dedi neşeyle.
??MD? OKUDU?UN
~Benim G?zlerimle G?r Dünyam?~
General FictionDo?du?u gün hastanede yap?lan büyük bir hata sonucu yanl?? aileye verilen, otizmli 17 ya??ndaki bir gen? k?z?n ger?ek ailesine kavu?mas?yla ba?layan sanc?l? uyum sürecini anlat?yor. Y?llard?r bildi?i düzenin bir anda de?i?mesi, yeni bir ev, bamba?ka...
