Yeni bölüm geldi. Keyifli okumalar dilerim. Oy ve yorum yapmayı unutmayın.
Bazı şeyler insana bazı anıları hatırlatır. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Yeşil kazak beni yaklaşık bir ay öncesine götürmüştü. Demir'in bana anonimden yazdığı zamanlar. O zaman onu bulmak için yeşil kazakla okula gelmesini istemiştim. Ama işe yaramamıştı. Çünkü nedense erkeklerin çoğu yeşil kazak giymişti.
Elimde tuttuğum yeşil kazağı dikkatle inceledim. Demir'in üzerinde gördüğüm anıda hatırlıyordum. İlk uzun bakışmamızı yaşamıştık. Bana ilk göz kırptığında üzerinde bu kazak vardı. Ben elimde yeşil kazakla düşüncelere dalmışken Demir'in sesini duydum.
"Sevgilim bir şey bulamadın mı?" diye aşağıdan bana seslendi.
Kapıya yaklaşarak "Geliyorum." diye bağlrdım ve düşünmeden yeşil kazağı üzerime geçirdim. Kapının yanında duran boy aynasına yaklaşarak saçlarımı kazağın içinden çıkarıp düzeltdim. Altımdaki pantalonu çıkardım. Kazak dizlerimin çok az üzerindeydi. Kolları baya uzun olduğu için katladım. Son kez kendime baktığıktan sonra kapıyı kapatıp koridora çıktım. Merdivenleri hızla inerek mutfağa doğru gittim.
Kapıdan Demir'i izlediğimde tabaklarımızı lavaboya bırakıyordu. Sırtını görüyordum. Geniş omuzları, beyaz tişörtünden belli olan kasları göz alıcıydı. Çok yakışıklıydı ve benimdi.
Daha fazla izlemeyerek yanına doğru ilerledim. Demir adım seslerimi duymuş olacak ki başını sağ doöru çevirip bana baktı. Yeniden önüne döner gibi oldu ama duraksayıp bana baktı. Kaşları havalandı.
Masa da kalan diğer tabakları taşımak için onun yanından geçip masaya ilerledim. Tabakları alıp arkamı döndüğüm de Demir hala elinde tuttuğu tabakla bana bakıyordu. İnme indi çocuğa.
Yanına geçip tabakları lavaboya bıraktım. Geri çekilecekken Demir bileğimden kavrayıp beni önüne çekti. Hemen sonra kolları belime dolandı. Alışmıştım artık onun beni böyle yakalamasına.
Bakışları üzerimdeyken "Birileri maziyi yad etmek istemiş galiba." diye mırıldandı.
Bir kaşım havalandı. "Yakışmış mı?"
Demir önüme gelen saçlarımı arkaya doğru itdi ve boynumu ortaya çıkardı. Başını sallayarak "Çok yakışmış." diye cevapladı. Hemen ardından dolgun dudaklarının baskını boynumda hissetdim. Hemen geri çekilmedi. Bir kaç saniye daha dudaklarımı olduğu yerde kaldı. Hiç şikayetçi değildim.
Sonunda geri çekildiğinde kazağımın kollarına bakışlarını dikti. Yukarı doğru sıyırsamda yine aşağı inmiştiler. Nazikce elimden tutup kazağın kollarını katlayarak yukarı çekiyordu. Bunları yaparken bende burnuma değen siyah saçlarından gelen kokuyu içime çekiyordum. Hoştu.
"O gün," diye iç çekerek konuşmaya başladım. "nasıl neredeyse tüm 12 'inci sınıf erkeklerini yeşil kazak giymeye ikna etdin?" diye sordum.
Demir başını kaldırarak bana baktı ve dudağının kenarı kıvrıldı. " Aslında çok basit bir şekilde." diye cevapladı.
"Nasıl?" diye sordum.
"İstedim ve yaptılar." dedi sanki dünyanın en normal şeyini söylüyormuş gibi. "Galiba benden biraz çekiniyorlar." diye ekledi.
Şaşkınlıka ona baktım ve "Ciddi misin?" diye sordum.
"Oldukça." diye tereddüt etmeden konuştu.
Kollarının arasından sıyrılarak "Gerçekten şaka gibi bir insansın." dedim gülerek ve mutfak çıkışına doğru ilerledim. Demir'in okulda bir havası olduğunu biliyordum. Genelde her kes onunla konuşmazdı. O da zaten her kese yüz vermezdi. Galiba sert ve soğuk olunca dikkat çekiyor insan.
Salona geldiğimizde ne yapacağımızı bilmiyordum. Ardından gözüm bahçedeki havuza takıldı. Demir 'e dönerek "Bahçeye çıkıp havuza ayaklarımızı sokalım mı?" diye sordum hevesle.
Demir yanıma yaklaşarak kolunu omzuma dolayıp saçlarımın üzerinden öptü ve "Olur güzelim." dedi.
Sevinçle bahçeye çıkıp havuza yaklaştık. Havalar daha sıcak olsa havuza girebilirdik. Ama daha zamanı vardı. Ayakkabılarımızı çıkarıp havuzun kenarına oturduk. Yavaş bir şekilde ayaklarımı suya daldırdım. İlk başta soğuk olduğu için irkilmiştim.
"Üşüdün mü?" diye soran Demir'e dönüp başımı iki yana salladım.
Zaten birazdan alışırdım. Demir de ayaklarını suya daldırarak bana eşlik etdi. Biraz daha ona yaklaşarak ayaklarımızın suyun içinde birbirine temas etmesini sağladım. Gülümseyerek ona baktığımda dudaklarını yüzüme doğru yaklaştırıp burnumun ucundan öptü. Kıkırdayarak burnumu burnuna sürtdüm.
Suyun içinde parmak uçlarımız birnirine değerken yüzeyde başımı omzuna yaslamış parmaklarıyla oynuyordum.
"Ödevimize ne yazacaksın?" diye sordum gülümseyerek.
Demir bakışlarını gözlerime çıkardı ve yüzümü dikkatle inceledi. Yüzüme hep uzun incelerdi. Sanki hafızasına kazımak istiyormuş gibiydi.
"Öncelikle hocamıza seninle bir gün geçirmeme vesile olduğu için teşekkür edeceğim. " diye konuştuğunda kahkaha atarak omzuna vurdum.
Elimi saçlarına çıkararak okşadığımda "Başka ne diyeceksin?" diye sordum.
Buz mavileri elalarımla kavuşurken dudaklarını dudaklarıma yaklaştırarak nefesini aralık dudaklarımın arasına üfledi. Gözlerimi kapatarak beni öpmesini bekledim. Beni fazla bekletmeden aralık dudaklarımın arasına sızan dudaklarıyla aklım başımdan gitmişti. Dilime dolanan yakıcı dili inlememe neden oldu. Alt dudağımı çekiştirerek emdiğinde bende üst dudağını kavradım. Nefes nefese ayrıldığımızda derin soluklar aldım.
Ellerini yanaklarıma koyarak okşadı ve "Ne söyleyeceğim biliyor musun?" diye sordu.
Başımı iki yana sallayarak maviliklerine baktım. Öyle derin bakıyordu ki bana böylesine delice bakan hiç kimse olmamıştı. Beni hem sevecek hem de tüketecekmiş gibi bakıyordu.
"Bu kızı çok seviyorum, ben ona aşığım diyeceğim." diye konuştu ve elleriyle yanaklarımı sıkıştırıp dudaklarımın öne çıkmasını sağladı. Dudaklarıma ani bir öpücük bırakarak geri çekildi. "Sonra ne diyeceğim biliyor musun?" dedi ve ekledi. "Galakside kaç Güneş sistemi var bilmiyorum ama benim Güneşim yanı başımda." diyeceğim.
Bu kadarı fazlaydı. Bu haksızlıktı. Bu kadar sevilmek çok fazlaydı. Bu kadar sevmek çoktu. Ama Demir'in hiç bir zaman azla yetindiğini de düşünmemiştim. İçmeden sarhoş olmak böyle bir şey miydi? Öyleyse Demir'in yanında hep sarhoş olacaktım .
"Hep böyle olucak mısın?" diye sordum.
Beni hep böyle sevecek miydi? Hep böyle güzel şeyler söyleyecek miydi?
"Nasıl?" diye sordu merakla.
"Böyle işte. İlgili, sevgi dolu, aklımı başımdan alan erkek olarak kalacak mısın?" diye cevapladım.
Dudağının kenarı kıvrılarak bana baktı ve "Ben hep böyle olacağım, ama bir tek sana karşı böyle olacağım." dedi.
Kocaman gülümseyerek kollarımı boynuna doladım ve sımsıkı sarıldım. Duymayı istediğim cevap zaten buydu.
Aşk öyle bir büyü ki...
Kollarımı boynundan ayırarak ayağa kalkmak için haraketlendim." Hadi kalkalım artık. Hava kararıyor, film izleyebiliriz." diye konuştum.
Demir söylediğimin ardından havuzdan kalkıp elimi tutarak beni eve doğru yönlendirdi. Elimi tuttuğunda kendimi daha iyi hissediyordum. Avuç içi hep sıcak olurdu. Benimki de soğuk. Galiba uyumluyduk.
İçeri geçdiğimizde Demir mısır patlatmak için mutfağa geçmiçti. Bana film seçme işi kalmıştı. Hangi tür seçeceğimi bilmiyordum. Bana kalsa romantik komedi falan izlerdik ama Demir'in de izleyebileceği bir film seçmek istiyordum. Bir türlü istediğim şeyi bulamayınca sıkıntıyla ofladım ve koltuğa oturdum. Bu sırada Demir mutfaktan geri dönmüştü.
Elindeki koca kase mısırı ve başka abur cuburları masaya bırakıp yanıma oturdu.
"Noldu sevgilim ?" diye sordu.
Hemen kolunun altına girerek ona sırnaştım. Demir de kollarını bana doladı ve saçlarımı koklayarak öptü. "Ya bir şey bulamadım ben." dedim ve ekledim. "İkimizin de izleyebileceği bir şey olmasını istiyorum." diye konuştum.
"Güzelim sen seç, ne olursa olsun izlerim ki ben." diye cevapladı.
Ya yerim.
"Ama olmaz öyle. Hep benim isteklerime göre mi haraket edeceğiz? Ortak karar vermemiz lazım." diye konuştum ve dudaklarımı büzerek ona baktım.
Demir gülerek bana baktı ve "Güzelim hayatımızı etkileyecek bir şeye karar vermiyoruz ki, sadece film seçiyoruz." diye konuştu ve bilgisayarı eline aldı.
Koltuğa sırtımı yaslamış onun ciddiyetle film seçmesini izliyordum. Bir şeylerle meşgulken hep kaşları çatık olurdu. Yine öyleydi.
Bir kaç dakika sonra klavyedeki elleri durduğunda film bulduğunu anladım. Neyi seçtiğine bakmak için sırtımı koltuktan ayırıp bilgisiyar ekranına yaklaştım. Seçtiği film
20 th century girls filmiydi. Kore yapımı bir filmdi.
"Bunu izleyelim mi?" diye sorduğunda başımı hızla sallayarak onu onayladım. Bilgisayarı sehpanın üzerine bırakıp bana yaklaştı ve kollarını bana dolayarak arkadan sarıldı. Bende göğsüne sırtımı yaslayarak ona sokuldum. Burası güvenli ve huzurluydu.
Yaklaşık iki saat süren filmin sonunda bolca ağlamıştım. Hatta Demir'in de gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Aslında çok güzel başlamıştı ama sonu hiç beklemediğimiz gibi bitmişti.
"Ya niye öldü ki?" diye sordum göz yaşlarımı elimle silerken.
"Güzelim daha fazla ağlama." dedi ve beni kollarının arasından çıkartarak karşısına aldı. "Hay sikeyim nereden açtım bu filmi." diye söylendi.
Bu söylemi gülme isteği oluştursa da hemen sonra esas oğlanın öldüğünü hatırladığımda yine gözlerim doldu. Film bile olsa insan etkileniyordu.
"Bak kızım sikeceğim o filmin yapımcısını da ağlama güzelim." dedi ve bana sımsıkı sarıldı.
Başımı boynuna gömerek onun kokusunda sakinleşmeyi bekledim. "Ama çok üzücüydü sevgilim." diye konuştuğumda başım boynuna gömülü olduğu için sesim boğuk çıkmıştı.
"Hem sende ağladın." diye söylendim.
"Ben ağlarım, sen ağlama. " dedi iç çekerek.
Başımı boynundan ayırarak geri çekildim ve "Ağlama ben ağlarım diyorsun yani." diye konuştum gülerek.
"Aynen öyle diyorum sevgilim." dedi ve dudaklarıma yaklaştı.
Tam beni öpecekken başımı hafif kaldırıp ondan azıcık uzaklaştım. Bu yaptığıma kaşlarını çatdığında konuşmaya başladım.
"Sen ölmezsin değil mi?" dedim boğuk sesimle. "O filmde olduğu gibi olmayız biz değil mi?" diye sorduğumda göz yaşım yine yanaklarımı ıslatmıştı.
Onunda gözleri dolduğunda bana içi gidiyormuş gibi baktı. Alnını alnıma yaslayarak konuştu.
"Biz böyle olmayız güzelim. Niye biliyor musun?" diye sordu.
Başımı iki yana salladığımda konuştu.
"Çünkü ben seni hiç bir zaman o çocuk gibi bırakıp gitmem." dedi ve ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarıma yapıştı. Oldukca sertdi ve tutkuyla öpüyordu. Diğer öpüşmelerimizden daha fazla duygu barındırdığı aşikardı. Dudaklarımda ağladığım için tuzlu suyun tadını aldım. Bende dudaklarına vahşice saldırarak karşılık verdim.
Bacağımı iki yana ayırarak kucağına çıktım ve sanki daha fazlasını alabilecekmiş gibi onunla öpüştüm. Kucağına çıktığım için yeşil kazağı baldırlarıma kadar çıkmıştı. Demir ellerini baldırlarıma koyduğunda orayı okşamıştı. Bu beni utandırmadı. Sadece daha da heyecanlandırdı. Alt tarafımda hissetdiğim karıncalanmayla kendimi ona daha fazla bastırma hissine engel olamadım. Demir baldırlarımdan hızlı bir şekilde çekerek beni sertliğine bastırdığında ikimizinde birbirine yaslı olan dudaklarından inleme çıktı.
Nefes almak için dudaklarımızı ayırdığımızda alnımı alnına yasladım. Onunla bazen böyle yakınlaşmalar yaşardık. Daha ileri gitmiyorduk. Ama o günün fazla uzak olmadığını da tahmin ediyordum. Çünkü kendimizi tutmakta çok fazla zorlanıyorduk. Hele ki o karşımda tutkudan koyulaşmış mavi gözleri ve dağınık siyah saçlarıyla dururken.
Yeniden dudaklarına asılacağım sırada beni durduran başka bir ses oldu. Bir anahtar çevrilme sesi. Hızla başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Bir kaç saniye sonra kapı açılma sesi geldi.
"Oğlum evde misin? Biz geldik." diye bir kadının sesini duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü.
Biz Demir'in ailesine basılmıştık.
Başımı Demir'e doğru çevirdiğimde dudağımı ısırarak ona baktım. Hala kucağındaydım. Dudaklarımdan çıkan tek cümle şuydu.
" Siktir. "
~~~~
Eveeeett. Bakalım yeni bölümde Güneş 'in başına neler gelecek. Kendisi Demir' in ailesiyle ilk tanışmasını yaşayacak.
Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Wp kanalıma gelmke isterseniz @ browneslaa instagram kanalımdan linki bulabilirsiniz.