Ne ay var ne tek bir yıldız

By AmelyaBurada

445K 21.5K 1.7K

Gerçek aile kitabı. Ne ay var ne tek bir yıldız. Her yer karanlık ve ıssız. Göremiyorum. -Tamamlandı- More

Bölüm 1: her şeyden bıkmış
Bölüm 2: birden kapı çalmış
Bölüm 3: yalanlar ortaya çıkmış
Bölüm 4: her şey çliğe kavuşmuş
Bölüm 5: net bir cevap alamamış
Bölüm 6: yolculuğa çıkılmış
Bölüm 7: herkesle tanışmış
Bölüm 8: henüz alışamamış
Bölüm 9: iştahı yokmuş
Bölüm 10: kıyamamış
Bölüm 11: kriz geçirmiş
Bölüm 12: ciddi konuşmuş
Bölüm 13: salıncakta sallanmış
Bölüm 14: kahkahalar havada uçuşmuş
Bölüm 15: küçücük küsmüş
Bölüm 16: alışverişe çıkılmış
Bölüm 17: okula gitmiş
Bölüm 18: yeni insanlarla tanışmış
Bölüm 19: iki sene öncesine gitmiş
Bölüm 20: sandviçini çalmış
Bölüm 21: kabus görmüş
Bölüm 22: kantinde oturmuş
Bölüm 23: kaybolmuş
Bölüm 24: bulunmuş
Bölüm 25: takmamaya çalışmış
Bölüm 26: dolmalar güzel olmuş
Bölüm 27: peri kızı gibi hissetmiş
Bölüm 28: dans etmiş
Bölüm 29: daha iyi tanımış
Bölüm 30: şirkete gitmiş
Bölüm 31: abisiyle eğlenmiş
Bölüm 32: mahsur kalmış
Bölüm 33: doğum günü partisine gitmiş
Bölüm 34: havasız kalmış
Bölüm 35: bal ile tanışmış
Bölüm 36: film izlemiş
Bölüm 37: korkmuş ve endişelenmiş
Bölüm 39: hastayı ziyaret etmiş
Bölüm 40: eve dönmüş
Bölüm 41: strese bürünmüş
Bölüm 42: mesaj göndermiş
Bölüm 43: baş ağrısıyla uyanmış
Bölüm 44: zamanla mücadele etmiş
Bölüm 45: kabusa uyanmış
Bölüm 46: canı hiçbir şey istememiş
Bölüm 47: elini tutmuş
Bölüm 48: kendini azıcık iyi hissetmiş
Bölüm 49: çiçek buketi almış
Bölüm 50: kıskanmışlar
Bölüm 51: ailesine de söylemiş
Bölüm 52: birlikte çok güzel vakit geçirmiş
Final: ilk defa düğüne gitmiş

Bölüm 38: tavan ile bakışmış

4.7K 242 10
By AmelyaBurada

Günün üçüncü bölümü.

🪷

Ne zamandır ağlıyordum hiçbir fikrim yoktu. Aradan saatler geçmiş gibiydi. Bir süre önce ambulansla hastaneye gelmiştik. Şu an da sandalyenin üzerinde, ameliyathanenin önünde, bekliyordum.

Onu affettiğimi söyledikten sonra gözlerini bir daha açmamıştı. İsmini defalarca bağırmıştım ama hiçbir cevap vermemişti.

Çıldıracak gibi olduğumda kanlı ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Hala yıkamamıştım. Kendimde o gücü bulamamıştım çünkü. Özgür içerideyken onu yalnız bırakıp da gitmek istemiyordum.

Neden böyle bir şey bizim başımıza gelmişti ki? Hiçbir şey anlamıyordum. Daha önce birkaç kez üzerimde bakışlar hissetmiş ama kuruntu yaptığımı düşünmüştüm. Ama demek ki beni izleyen birileri vardı. Beni öldürmek istemişti. Özgür ise buna engel olarak önüme atlamıştı.

Kendimi suçlu hissetmeden edemiyordum. Aramıza girmeseydi bıçaklanan ben olacaktım. Bunu yeğlerdim. Benim yüzümden şu an ameliyattaydı.

Koridorun başından adım seslerinin yükselmesiyle başımı kaldırdım. Annem ve babamın endişeyle bana doğru geldiklerini görünce hızla ayaklandım. Arkalarında da Ateş abi ve Tuna abi vardı. Onlara polis haber vermişti. Ben arayamamıştım çünkü. Dilim varmamıştı o kelimeleri söylemeye.

Yanıma vardıklarında annem ve babamın bana sarılmaları bir oldu. Bu birkaç saniye sürdü. Benden ayrıldıklarında babam beni baştan sona süzerek iyi olup olmadığıma baktı ve endişeyle sordu. "Özgür iyi mi?"

Bu soruyu duymamla gözlerimden tekrar yaşlar aktı. Başımı ağlayarak iki yana doğru salladım. "Bilmiyorum. Ameliyatta hala."

Annemin bacakları titrediğinde onu ayakta tutan kişi Tuna abi oldu. Ona destek olarak annemi oturttu ve önünde eğilerek ellerinden tuttu.

Ateş abi yanıma gelerek beni kollarının arasına aldı ve bana sıkı sıkı sarılıp saçlarımın üzerinden öptü. Ne kadar korktuklarını tahmin bile edemiyordum.

Koridorda tekrar ayak seslerinin duyulmasıyla bakışlarımız o yönü buldu. Demin ifademi alan iki polis memuru bize doğru yaklaştıklarında babam hızla yanlarına gitti. Ateş abi beni oturttu ve Tuna abiyle onu takip etti.

Bakışlarım annemi bulduğunda içimin burkulduğunu hissettim. Durmadan ağlıyordu. Omuzları titriyor ve sarsılıyordu. Sandalyemden kalkıp yanına oturdum ve kucağındaki elini tuttum. Başını bana doğru çevirdi ve avucunu yanağıma yasladı. "Sen iyi misin bebeğim?"

Sorduğu bu soru hıçkırmama neden olduğunda annem beni kollarının arasına alarak sarıldı. Onu teselli etmek isterken beni teselli eden oydu. Sırf benim için güçlü durmaya çalışıyordu.

Polis memurları gözden kaybolduğunda babam annemin yanına oturdu ve kolunu beline sararak ona destek oldu.

Ateş abinin bakışları ellerimi bulduğunda olduğu yerde duraksadı. Nefesini verdi ve elini sırtıma koyarak ayaklanmamı sağladı. "Ellerini yıkayalım."

Adımlarına ayak uydurdum ve beni lavaboların olduğu bölüme götürmesine izin verdim. İçeri girdiğimizde tezgahın önünde durduk. Musluğu açarak ellerimi suyun altına tuttuğunda kan akmaya başladı.

Gördüğüm bu görüntü tekrar gözyaşlarına boğulmamı sağladığında Ateş abi elini sırtımda gezdirdi. Ellerimi yıkamayı bitirdiğinde kuruladı ve beni göğsüne çekti. "İyi olacak Özgür. Merak etme."

"Benim yüzümden oldu." Diye fısıldadım sessiz hıçkırıklarımın arasından.

Bana sarılmayı bırakarak yüzümü ellerinin arasına aldı ve gözyaşlarımı sildi. "Hiçbir şey senin suçun değil. O adamın kim olduğunu araştırıyorlar. Merak etme."

Başımı varla yok arasında salladığımda elini tekrar sırtıma koydu. Beraber koridora çıktık ve biraz yürüdük. Tam o anda da Timur abinin ve Yalçın'ın burada olduğunu gördüm.

Yanlarına vardığımızda beni ilk fark eden kişi Yalçın oldu. Oturduğu yerden hızla kalktı ve bana ağlayarak sarıldı. Timur abi de yanımıza geldi ve kolunu etrafımıza sardı.

Kısa bir sarılmanın ardından birbirimizden ayrıldık. Yalçın ne yapacağını bilemeyerek etrafa baktığında Ateş abi onu demin oturduğu sandalyeye oturttu ve duyamadığım birkaç şey söyledi.

Bizde Timur abiyle yan yana geçtik. Kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde başımı omzuna yasladım ve ağlamaya devam ettim. Kendimi çok çaresiz hissediyordum. Elimden gelen tek şey burada oturmaktı.

Aradan uzun bir süre geçtiğinde ve hala hiçbir haber alamadığımızda Yalçın birden ayaklanarak volta atmaya başladı. "Neden hala hiçbir haber yok? Aradan saatler geçti."

Tam o anda ameliyathanenin kapıları açıldı ve içeriden bir doktor çıktı. Hepimiz başına toplandığımızda maskesini indirdi ve hafifçe gülümsedi. "Ameliyat başarılı geçti."

Hepimizin derin bir nefes vermesi bir oldu. Bu sefer gözlerim mutluluktan doldu. Ameliyat iyi geçmişti. Özgür iyi olacaktı.

"Oğlumu görebilir miyim?" Diye sordu annem sabırsız bir şekilde.

"Onu çok yormamak şartıyla görebilirsiniz. Şu an ağrı kesicilerden dolayı uyuyor. Birkaç saate uyanacaktır." Doktor bunları söyledikten sonra bize tekrar gülümsedi ve yanımızdan ayrıldı.

Kapılar tekrar açıldığında içeriden hastane yatağını süren iki hemşire çıktı. Hepimiz beklemeden yatağın etrafına doluştuğumuzda Özgür'ü gördük.

Annem onu görür görmez tekrar ağlamaya başladığında onu abilerim teselli etti. Babam hızla hemşirelerin peşinden ilerlerken bende onlara uydum.

Özgür'ü bir odaya yerleştirdiklerinde son kontrolleri yapıldı ve hemşireler yanımızdan ayrıldı. Annem ve babam direkt yatağın başına geçmişti. Yalçın da yatağa oturmuş ve ikizinin elini tutmuştu. Bense kenarda öylece durmakla yetiniyordum. Özgür'ün hali gözlerimin önünden gitmiyordu.

Beni girdiğim transtan ayıran kişi Ateş abi oldu. Yanıma geldi ve elini omzuma koydu. "Sizi eve bırakayım."

"Ben burada kalacağım." Diye itiraz etti Yalçın vakit kaybetmeden. Özgür'ün elini sıkı sıkı tutuyordu.

"Biz buradayız oğlum. Eve gidip dinlen." Dedi annem ona yorgun bakışlar atarak.

"Hayır anne. Özgür'ün yanında kalmak istiyorum."

Kimse bir şey demediğinde babam nefesini vererek başını salladı. "Ben konuşurum yetkili kişilerle. Gidin siz."

"Bir şey olursa haber verirsiniz." Dedi Tuna abi kapıya doğru adımlayarak.

Babamın başını sallamasıyla odadan çıktık. Ateş abi benim yanımda, Tuna abi de Timur abinin yanındaydı. Birlikte hastaneden çıktık ve arabaya bindik.

Yola koyulduğumuzda Ateş abi dikiz aynasından bize kısa bir bakış attı. "Dışarı çıkmak isterseniz evden yalnız ayrılmayın. Yanınızda mutlaka birileri olsun. Babam ilgilenecek bu konuyla."

"Anlamıyorum ki. Neden durduk yere Dere'nin önünü kesiyor?" Dedi Timur abi elini hırsla saçlarının arasından geçirerek. Ardından bana döndü. "Onu daha önce görmüş müydün?"

"Hayır." Verdiğim bu hızlı cevaptan ötürü kaşlarım çatıldı. Bir kere yine kapüşonlu birini görmüş ama ciddiye almamıştım. Üstelik zaman zaman izlenildiğimi de hissetmiştim. "Aslında bazen izlenildiğimi hissettim ama kuruntu yaptığımı düşündüm."

Ateş abinin kaşları olabildiğince çatıldı. Yüzündeki sert ifadeyle baktı bana. "Sen bunu bize şimdi mi söylüyorsun?"

"Özür dilerim." İstemeden başımı eğdim ve öyle devam ettim. "Önemli bir şey olmadığını düşündüm. Kuruntu yaptığımı zannettim."

"Suçun olmadığını söylemiştim." Ateş abi bunu söyledikten sonra bir daha konuşmadı ve sadece yola odaklandı. Bizden de çıt çıkmadı. Herkesin içini daha büyük bir endişe duygusu kapladı.

Yolun geri kalanı sessizlik içinde geçti. Eve vardığımızda arabadan indik ve içeri girdik. Girer girmez de kendimi daha kötü hissetmem bir oldu. Dağılmış hissediyordum. Annem, babam ve Yalçın hastanedeydi. Özgür'ün durumu da belliydi. Bizse evdeydik. Bu durum kendimi berbat hissetmeme neden oluyordu.

"Elinizi yüzünüzü yıkayın." Ateş abi cebinden telefonunu çıkardı ve saate baktı. "Ben dışarıdan bir şeyler söyleyeceğim. Sonra da tekrar hastaneye gideceğim."

"Ben buradayım zaten." Dedi Tuna abi başını sallayarak.

Timur abiyle bende başımızı salladığımızda Ateş abi salona girerek gözden kayboldu. Bizde asansöre bindik ve odalarımıza dağıldık.

Yaptığım ilk şey banyoya girmek oldu. Ateş abi ellerimi yıkamamda yardım etmişti ama kendimi yine de tuhaf hissediyordum. O yüzden üzerimdeki kıyafetleri çıkardım ve kendimi suyun altına bıraktım. Uzun bir duş aldıktan sonra üzerime pijamalarımı geçirdim. Saçlarımı taramaya gücüm olmadığı için bunu yapmadım ve odamdan çıktım.

Timur abiyle koridora aynı anda çıktık. Tam o sırada da merdivenlerden Tuna abi belirdi. Elindeki telefonu cebine koydu ve bizi yanına çağırdı.

Beraber asansöre binip aşağıya indik ve mutfağa girdik. Yemekler gelmişti bile. Ateş abi de ortada yoktu. Dediği gibi tekrar hastaneye dönmüştü.

Tuna abi beni ve Timur abiyi oturttuktan sonra yemekleri önümüze koydu ve kendi de karşımıza geçti. "Yemeye çalışın."

"Midem almıyor." Diye mırıldandı Timur abi. Elini karnına koymuş ve yüzünü buruşturmuştu.

"Benimde." Dedim başımı varla yok arasında sallayarak.

"Olsun." Tuna abi söylediklerimizi dinlemeyerek elimize bir çatal tutuşturdu. "Güçsüz düşmeyin. Yarın hastaneye gideceğiz."

Tuna abinin yemeğe başlamasıyla ben ve Timur abi de bir şeyler atıştırmaya çalıştık. Sadece küçük lokmalarla yetindik. Gerisi boğazımızdan geçmedi çünkü.

Karnımızı az da olsa doyurduğumuzda beraber yukarı çıktık. Odama girdiğimde peşimden geldiklerini fark ettim. Tuna abi yatağıma uzandığında ve beni eliyle yanına çağırdığında başımı göğsüne yasladım. Timur abi de ışığı söndürdü ve Tuna abinin diğer yanına uzandı.

"Uyumaya çalışın." Tuna abinin bunu söylemesiyle gözlerimi yumdum ama uyuyamadım. Onların da benden bir farkı yoktu. Gözleri açıktı ve tavana bakıyorlardı.

Bende onlara uydum. Gözlerimi kapatmadım ve doğrudan tavana bakıp düşünüp durdum. Oda sessiz olduğu için kulak çınlamam da baş göstermişti.

Yani bütün gece pek uyuyamadım.

Continue Reading

You'll Also Like

235K 13.2K 36
İnci:Bak seni gebertirim. Kemiklerini köpeklere yem niyetine veririm! İnci:Senin benimle derdin ne? İnci:Açık açık söylesene. Bir çatlak bir hanzo K...
109K 5.1K 31
Afel büyük bir intikam arzusuyla hayatının en kritik kararını vermiş, çocukluğunu paylaştığı ve derinden gelen bir bağla tutunduğu kızı geride bırakı...
319K 18.6K 27
[Devam ediyor ve düzenleniyor.] Lina'nın haylaz kedisi Portakal, evinden kaçıp sürekli olarak üst komşusu Aras'ın dairesinin kapısına dayanır. Aras...
296K 21.1K 22
+90543***: Yavrum +90543***: Bu yaşa gelmişsin kimse sana kavga eden iki kişinin arasına girmemen gerektiğini öğretmedi mi? başlangıç tarihi: 17.11.2...
App - Unlock exclusive features