"... Bir Japon estamptı vardır: Ortada bir fil, çevresinde de körler. Sizin anlayacağınız, gelip işlerinin güçlerinin ortasına oturan cüsseli şeyin neyin nesi olduğunu anlamak üzere olay yerine bir kurul göndermiş körler. Biri filin ayağına sarılmış, demiş: 'Bu bir ağaç!' Öbürü filin kulaklarını tutarak 'Evet, bunlar da yaprakları!' demiş. Bir üçüncüsü çıkmış oradan, filin gövdesini yoklayarak 'Hiç değil...' demiş. 'Bu bir duvar!' Kuyruğunu yakalayan bir başkası da 'Bu bir ip!' demiş, hortumuna denk gelen bir başkası da 'Bir boru!...' diyerek şakımış..."
Karşısındaki adamın sakin ses tonunu dinlerken kaşlarını çattı, kadın polis. Elindeki kalemi parmakları arasında döndürürken sıkıntılı bir nefes vermekten kendini alıkoyamıyordu. Ekip arkadaşı talihsizlikle yaralanmış, yaralandığı sokak son aylarda sıklıkla gittikleri bir konumda olduğu için bütün polis departmanı bu olayı da incelemeye almıştı.
Civardaki tüm güvenlik kameraları kontrol edilmiş ve kimliği tespit edilebilir bütün görgü tanıkları ifade için polis merkezine getirilmişti. Çalıştığı birim için oldukça hareketli bir sabahtı ve yaklaşık yirmi görgü tanığı arasından ifade etmesi için ona düşen beyaz saçları ve beyaz takım elbisesi ile, ne anlattığına dair herhangi bir fikir yürütemediği kör bir herifti.
"Çok güzel bir hikaye!" Sesi samimiyetten uzak, dudaklarında sahte bir gülümseme varken elindeki kalemi masaya sertçe vurdu, Teruko. "Bunun size sorduğum soruyla ne ilgisi var?" İnce dudaklardan hafifçe bir kıkırtı kaçtığında, tek kaşını havaya kaldırmıştı kadın polis. Böyle biriyle ilk defa karşılaşıyordu ve umuyordu ki son olurdu.
"Şöyle ki polis hanım... Görmekten aciz gözlerimle bir görgü tanığı olmak için yanlış seçimim."
"Buna sen karar veremezsin, biliyorsun değil mi?" At kuyruğu yaptığı açık kahve saçlarından firar eden bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırıp, karşısındaki adamı bir kez daha süzdü polis. Adamın ses tonundan mıydı, yoksa dudaklarında hiç solmadan duran gülümsemesinden miydi emin değildi ama ona karşı bir sinir yükselmişti içinde.
"Elbette... Elbette biliyorum. Lütfen tavrımı kibirli bulmayın, ben sadece tanık olduğum her şeye hakim olamayan birisiyim."
"Bunu göze alarak seni buraya çağırdık. Ayrıca göremiyor olmanı öne sürmek için yanlış bir meslekte değil misin? Önümde senin ressam olduğun yazıyor."
"Ah..." Samimiyetten uzak bir kahkaha Jouno'nun dudaklarından boş odaya yayıldığında, Teruko'nun tek düşünebildiği karşısındaki kişinin kendisiyle dalga geçip geçmediğiydi.
"Haklısınız fakat resim yapmak görmekten çok daha ötesini barındırır içinde, polis hanım. Beş duyumdan sadece birinin kaybı, diğer dördünü de yok saymamıza sebep olamaz."
"Tam olarak bu yüzden buradasın zaten. Herhangi bir cinayet vakasında, gasp vakasında veya herhangi başka bir suçta, suça birebir tanıklık edenlere suçlu ya da kurban denir. Sen burada kurban olarak bulunmuyorsun; suçlu olup olmadığına da ben karar veriririm." Sinir uçlarında hissettiği uyuşuklukla yavaşça masada öne doğru eğilip, kör adamın yüzüne yaklaştı:
"O yüzden şu andan itibaren sorduğum her soruya, bir cümle ile cevap verme hakkın var. Hikaye anlatıcılığını daha sonra bir huzurevinde gerçekleştirebilirsin."
◇◇◇
Camın arkasından dinlediği kişilerden polis olan ayaklandığında, Tecchou da bulunduğu odadan ayrılıp Teruko'yu takip etti. Polis departmanındaki hareketli sabahın rüzgarına kendisi de kapılmış, birinin ifadesinden çıkıp diğerine koşarken aşina olduğu soluk renkli simayla duraksayıvermişti. Jouno'nun da görgü tanığı olarak ifadeye getirildiğinden haberi olmadığı gibi, onun bir tanık olduğundan bile habersizdi.

??MD? OKUDU?UN
Angel of Small Death and The Codeine Scene | Suegiku
Fanfiction||| "Benim tablolar?m? sevmediniz." Art?k iyice so?mu? kahveyi korkmadan zarif elleriyle tutuyordu, ressam adam. "Benim tablolar?m? sevmediniz ?ünkü ben di?er ressamlar?n aksine g?rdü?ünüzde hissettiklerinizi resmedemem. Hislerinizi a??k ederim." Av...