Zavor etrafı surlarla çevrili tarihi bir şehirdi. Gece hayatının ne kadar görkemli ve pahalı olması ile bilinirdi. Güneş battığında Zavor'un surlarının içinde rengarenk ışıklar ve neşeli kahkahalar uçuşurdu.
Yani tüm bunlar eski Zavor hakkında söylenenlerdi. Şimdi surları sürkli farklı büyülerle saldırıya uğrayan Zavor uzaktan harap ve yorulmuş görünüyordu. Surların içinde bir yerde yangın çıkmış olmalıydı ki simsiyah bir duman boğucu bir şekilde göğe yükseliyordu.
Yorgun şehri izlerken Horus kanatlarını çırparak yanıma kondu "Bizim gördüğümüz şehrin batısınsaki felaketle karşılaştırılamaz. Şehrin başkanını yakalamışlar. Surların önünde kapıyı açlmaları için işgence ediyorlar." Dedi.
"Kaç kişi oldukları hakkında bir fikrin var mı?"
"Tahminen 500 den fazla."
"Bizimse şehri koruyacak 200 askerimiz var." Diğer tarafımda dikilen Baruh'a döndüm "Ne düşünüyorsunuz general? 500 büyücüyü alacak kadar zindanımız var mı?"
Baruh alayla güldü "Zindanlarımıza girecek kadar şanslı olacaklarını sanmıyorum efendim." Dedi.
"Öyleyse yapman gerekeni yap."
Horus ile birlikte çadırda bekleyen Galya'nın yanına gittik. Valkür kış olmasına rağmen deri yeleğinin içindeydi ama üşüyor gibi görünmüyordu. Galya omuzlarına aldığı kırmızı pelerinle çok daha zarif görünüyordu. Ovis'in nasıl göründüğü umurumda değildi bu yüzden dikkat etmedim.
"Hazırsanız yola çıkalım majesteleri."
Galya kafasını salladı. Çadırdan çıkıp atlarımıza bindik ve yola çıktık. Galya'nın şehre sızmayı planladığı geçit dört yüz yıllık yer altı mezarlarının bir parçasıydı. Labirent gibi olduğu için yolu bilen biri olmadan orada dolaşmak çok riskliydi.
Yan yana at sürerken temkinli bir sesle "Majesteleri haddimi aşmayacaksam yeraltı mezarlarına aşina olmanızın sebebini sorabilir miyim?" Dedim.
Galya gözünü yoldan ayırmadan "Bir prenses ülkesinin her detayına hakim olmalıdır." Dedi.
Gülümsedim "Haklısınız." Dedim. İşte benim gizem kraliçem. Mihal'in yanında olup dünyayı yönetebilecek güçlü ve zeki bir kadın. Eminim onun yanına benden çok daha fazla yakışacaktır...
Gözlerimi kapatıp kafamı iki yana salladım. Göğsümdeki bu boğucu histen nasıl kurtulacaktım!? Doğru olanın ne olduğunu biliyordum ama bir yanım nedense kabullenemiyordu. Belkide Mihal'in ilgisine alışmıştım, bilmiyorum ama bir şekilde onu uzun süredir görmemiş olmak, birde üstüne yaralı olduğunu bilmek içimi sıkıyordu. En azından ne durumda olduğunu bilsem belki bu kadar çok onu düşünmezdim.
Düşüncelere dalmışken Galya'nın biraz gerisinde kaldım. Bu yüzden Olvis gıcık sesiyle araya girebileceğini düşünmüş olmalıydı ki "Düşünceli görünüyorsunuz Efendi Yuran." Dedi "Yoksa savaşmaktan mı korkuyorsunuz?"
Çenemi dikleştirip önüme bakmaya devam ettim. Bu adam cevap vermeye bile deymezdi.
"Yada belkide tutsak kaldığınız süre boyınca ruhunuz hasar almıştır. Ülkemizin en değerli adamının delirmesini hiç birimiz istemeyiz."
Göz ucuyla ona küçümser bir bakış attım "Afedersin stratejimizi düşünürken saçmalıklarına odaklanamadım önemli bir şey mi söyledin?" Dedim.
Olvis'in sinirden gözü seğirmeye başladı ama belli etmemeye çalışarak gülümsedi "Ah, hayır önemli değildi sadece-"
"Güzel önemli bir şey söylemeyeceksen çeneni kapa. Önemli insanlar bir şeylerle uğraşırken dikkatlerini dağıtman hoş değil."
??MD? OKUDU?UN
Kaderden Ka???
FantasyTaylan, on d?rt ciltlik bir fantastik roman?n son cildini bitirince 产ü测ük bir hayal k?r?kl???na u?rar ve ufak bir sinir krizinden sonra ge?irdi?i ufak bir kaza sonucu ?lür ve g?zlerini bu kalitesiz roman?n?n a?a??l?k k?tü karakteri Mervin olarak a?a...
