Karnımdaki delikten fışkıran kanları çağresizce elimle durdurmaya çalışıyordum. Nefes almak giderek zorlaşıyordu ve yardım için ağzımı açsam bile sesim çıkmıyordu.
Yavaşça beyaz bulutların altında boğulurken acıdan feryad ederek gözlerimi açtım. Nefes nefese elimi karnıma koyup canımı yakan deliği aradım ama yoktu. Kanı bırak giydiğim beyazlar içindeki kıyafette tek bir leke bile yoktu.
Şok içinde etrafıma bakındım. Hayatımda gördüğüm en temiz ve berrak görünüşe sahip gölün ortasındaki küçük bir adacığın üzerindeydim. Bir yerlerden akan şelalenin sesini duyabiliyordum. Etraf bulutlarla çevriliydi ve tek görebildiğim göldü.
Gözlerimi kırpıştırdım "Bu ne lan? Kimsesiz Kralın Yolu'n dan çıkıp STV'den kıytırık bir diziyemi geçtim?" Dedim, her yere sorgularcasına bakarken aklıma gelen başka bir ihtimallw gözlerim korkuyla açıldı "Yoksa öldüm mü lan? Cennette miyim?!"
Çok tuhaf cehenneme gideceğimden çok emindim oysaki, ama buradaki her şey bana cennetin tasfirlerini hatırlatıyordu.
"Evet öldün." Dedi göklerden gelen yankılı bir erkek sesi.
Şaşkınlıkla masmavi, bulutsuz gökyüzüne baktım. Umarım bu konuşan Tanrı falan değildi.
Ayağa kalkıp "Sen de kimsin?" Dedim.
"Arkana bak."
Hızla arkamı döndüğümde suyun üzerinde ayakta duran benim gibi beyazlar içindeki adama baktım. Siyah uzun, düz saçlarını geriye doğru taramıştı ve omuzlarından aşağı doğru süzülüyordu. Sarı gözlerinde anlamlandıramadığım bir ifadeyle bana bakıyordu.
Kaşlarımı çatıp "Umarım beni cennetin kapısından geçirmeye falan gelmemişsindir çünkü hala yapmak istediğim şeyler var. Ölü olmayı reddediyorum." Dedim.
Adam güldü "Korkarım cennette yada cehennemde değiliz Mervin. Aslada olamayacağız." Dedi.
"Ne? O zaman neredeyiz?"
"Öldün ve ruhun ankakuşu yüzüğüne ait oldu. Şu anda yüzüğün içindeyiz."
Gözlerimi kırpıştırdı "Yüzük cidden böyle bir şey yapabilir mi?" Dedim.
Adam başıyla onayladı suyun üzerinde ufak dalgalanmalara sebep olarak adacığa doğru yürüdü "Çok uzun süredir burada kimseyi misafir etmemiştim. Bu yüzden burada olman çok güzel." Dedi.
Ellerimi kaldırıp "Üzgünüm ama burada uzun kalamam geri dönmem gerek. Yani... dönmemin bir yolu var değil mi?" Dedim.
Adam adacığın üzerine çıkıp hemen önümde durdu, boyu benden bir kaç santim uzundu "Evet var. İki yol var. Birincisi birinin yüzüğü kullanarak ruhunu kullanılabilir başka bir bedene aktarmak." Dedi.
"Kullanılabilir mi?"
"Bazı şartlar var. Hala yaşayan ve yüzüğün efendisi olarak seçtiği biri olmak zorunda."
"Ah, anladım. Peki ikinci yol?"
"Yüzüğün ruhu ile anlaşma sağlamalısın. Muhtemelen seni bir takım testlerden geçirecek, sonunda ona boyun eğdirebilirsen yüzük sana ikinci bir hayat şansı tanıyacaktır."
Kollarımı göğsümde birleştirip çatık kaşlarımla bir süre düşündüm. Birinin beni kurtarmasını beklemek saçma bir karardı, bunun için uğraşan biri olduğundan bile emin değilken üstelik, en mantıklısı, yüzüğün ruhunu bulmaktı.
Adam bir elini kaldırdığında bulutlar yavaşça dağıldı ve bir dağın tepesine doğru uzanan taş merdivenleri açığa çıkardı "Ruh yukarıda yuvasında, ancak şu anda gitmemeni tavsiye ederim. Uyurken rahatsız edildiğinde çok öfkelenir." Dedi.
??MD? OKUDU?UN
Kaderden Ka???
FantasyTaylan, on d?rt ciltlik bir fantastik roman?n son cildini bitirince 产ü测ük bir hayal k?r?kl???na u?rar ve ufak bir sinir krizinden sonra ge?irdi?i ufak bir kaza sonucu ?lür ve g?zlerini bu kalitesiz roman?n?n a?a??l?k k?tü karakteri Mervin olarak a?a...
