抖阴社区

18'den 8'e

368 86 27
                                        

Göz kapaklarının üzerindeki ağırlığı hissedebiliyordu. Sanki güçlü bir cisim gözlerinin üzerindeydi de açmasına engel oluyordu. Kaşları çatılırken, etrafa kulak kabarttı. Dışarıda sağanak yağmur vardı ve sesi odaya öyle tatlı ulaşıyordu ki, insanın içini tatlı bir huzur sarıyordu. Ancak onun dışında yalnızca sessizlik vardı. Bu sessizlik bir girdapmış gibi içine çekiyordu bedenini.

Kendini zorlayarak güç de olsa gözlerini araladı. Etrafa bakıyor ancak bulanık görüyordu. Bu nedenle gözlerini birkaç kez kırpıştırıp yeniden açtıktan sonra bir saniye bile kaybetmeden boş, geniş odada dolaştırdı lacivert irislerini. Oda karanlık, terk edilmiş gibiydi.

İçini bir ürperti kapladı aniden. Bedeninin ne durumda olduğunu yeni yeni hissedebilmeye başlıyordu. Yer yer ağrılar hissediyor, bir yandan üşüyor, bir yandan da tüm dünyanın yükünü omuzlarına almış gibi yorgun hissediyordu. Ayrıca dudaklarının kuruluğu da canını yakıyordu. Diliyle dudaklarını ıslattıktan sonra vücudunu dikleştirmeye çalıştı ama karın bölgesine saplanan keskin acı yüzünden yerinden bir milim bile kıpırdayamadığı için çok geçmeden bundan vazgeçti.

Uzanıp bir şeyler beklemek hoşuna gitmiyordu ve bunu yaşamaya başlayalı henüz dakikalar oluyordu. Buna bir günden fazla tahammül etmesinin mümkünatı yoktu. Ağrıyan başı ya da sızlayan tüm kemikleri bu düşüncesine şiddetle karşı çıkıyor olsa da görmezden gelmeye çalıştı.

Susamak da yeni fark ettiği şeylerden biriydi. Uzanabilmek için yakınlarında sürahi aramaya başladı. Saniyeler sonra gözüne aradığı şeyden çok daha farklı bir şey takıldığında, öylece kalıp yutkundu. Beomgyu yan tarafındaki camın önünde küçük bir tekli koltuğa kıvrılmış, eciş bücüş olmuş halde uyuyordu. Üşüdüğü etrafına sardığı kollarından belliydi.

Ne zamandır burada olduğunu merak etti Taehyun. Ayrıca burada oluşuna şaşırmadan da edemedi. Bayılmadan önceki anları oldukça net hatırlıyordu. Beomgyu'nun şok olmuş ifadesi gözlerinin önüne geldiğinde bir kez daha yutkundu. Şimdi o ürkmüş halinin aksine rahat bir ifadesi vardı uykusunda. Küçük bir çocuğu andırıyordu.

Zararsız, savunmasız bir çocuk gibiydi. Kahverengi bukleleri teker teker alnına düşüyor, aralarından bazıları tek çizgi halini almış gözlerini örtüyordu. Ay ışığının vurduğu camın önünde güzel gözüküyordu Beomgyu. Uyurken can yakmıyordu. Belki kendi canı da yanmadığındandı.

Gözleri nedense bir türlü ayrılmak istemedi üzerinden. Başka bir yere bakıyor olsa da ısrarla yeniden ona dönüyorlardı. Vazgeçti zaten. Ona bakmaya karar verdi. Bir yandan da merak ve endişeye yem oluyordu düşünürken. Bayıldıktan sonra ne olduğunu merak ediyordu. Beomgyu'nun nasıl olduğunu daha çok.

Buraya nasıl geldiğini, birilerine nasıl haber verebildiğini, zarar alıp almadığını ya da onun yokluğunda başına bir şey gelip gelmediğini merak ediyordu. Beomgyu'nun başına bir şey gelmeyeceğini biliyordu aslında. Ormandayken de biliyordu. Yine de onu korumak istemişti. Bu uğurda ölecek olsa bile pişmanlık duymazdı. Duymayacağını bilerek yummuştu gözlerini.

Bakışlarının tavana ulaştığını ve gülümsemeye başladığını çok sonradan fark etti. Bu durumda olan birine göre fazla neşeli ve güleçti. "Taehyun?" yan tarafından gelen kırılgan sesle bakışları çoktan alıştığı yöne döndü. Beomgyu gecenin karanlığında tıpkı bir boncuk gibi gözüken gözleriyle ona bakıyordu.

Dokunsalar kırılıp dağılacakmış gibi görünüyordu ve Taehyun bu görüntüye karşı hazırlıksız yakalanmıştı. Yüzünde gördüğü ruhsuz ifadenin yerini buna bırakışına nasıl bir tepki verebilirdi bilmiyordu. Bildiği tek şey onu böyle görmenin canını sıktığıydı. Yavaşça yerinden kalkıp ürkek adımlarla yanına geldi Beomgyu. Her zamanki Beomgyu'dan çok farklıydı.

oblivion ? taegyuHikayelerin ya?ad??? yer. ?imdi ke?fedin