"Değildir."diye mırıldandı.
"Anıl, görüşmemen lazım. O değilse bile babası öyle diyorsun anlarsa öldürür seni."
"Babası akşam yemeğine çağırdı."diye mırıldandığında kaşlarım havalandı.
"Gitmiyceksin."dedim kesin bir sesle.
"Bence gitmeliyim. Birşeyler öğrenirim belki. Hem benden şüphelenmesini gerektirecek birşey yok ki. Adam kızının arkadaşını yemeğe çağırdı."
Kendi kendini ikna etmeye çalışır gibi konuşmasına göz devirdim.
...
Her ne kadar karşı çıksam da şuan İlaydaların kapısının önündeydim.
"Dikkatli ol. Bak bişey olduğunu falan hissedersen hemen çık tamam mı?"
"Tamam dedim Batuhan. Yüz kere tekrar ettin aynı şeyi."
Arabadan inip eve ilerlerken arkasından yüz birinci defa "dikkat et"diyerek uyardım.
O eve girdiğinde arabayı çalıştıracakken sağ ön kapı açılıp Poyraz kendini içeri attığında irkilerek döndüm ona."Noluyor be-"ona döner dönmez farkettiğim kanla kaplı sol kolu ile telaşla yaralı olan koluna doğru uzandım.
"Noldu koluna?" Tutup yaraya bakmaya çalıştım. Mavi-siyah bir duman çıkan yarayla yüzümü buruşturdum.
"Sence nolmuş Batuhan?"diye sinirle konuştuğunda ellerimin arasındaki kolunu ittirerek bıraktım. Telaş yapanda suçtu zaten.
"Vuruldum."dedi daha sakin bir sesle.
"İyi de kapanması gerekmez mi?"
Bir Alfa tarafından yara almadıkları sürece hemen kapandığını biliyordum. Eğer Alfa tarafından yaralanırlarsa ise biraz zaman alıyordu."Avcılardan biriydi. İçinde kurtboğan varmış."
Gözüm önünde durduğumuz eve kaydı.
"Onlardan biri mi?"
"Kızın babası ya da halası."
"Ben ne yapabilirim?"
"Anıl'ı ara. Eğer beni vuran mermilerden birini getirebilirse iyileşir."
Anıl'ı arayıp durumu anlattım. Bulduğunda çalıştığı veteriner kliniğine getireceğini bizim de oraya geçmemizi söylediğinde dediğini yapıp yanımda artık kokmaya başlayan adamla beraber veterinere geldik.
Bugün kapalı olan veterinerin her zaman duvardaki küçük delikte duran anahtarıyla içeri girdik.
"Getiremezse?"
"Ne?"derken üzerindeki kan olmuş tişörtü çıkardı.
"Mermiyi getiremezse nolur?"
Etrafına bakınıp aradığı şeyi bulmuş gibi bir ses çıkarttığında elektrikli testere benzeri şeyi ortadaki metal sedyeye koydu.
"Kolumu kesiceksin."
Rahatlıkla söylediği şey bir adım geri gitmeme sebep oldu.
"Saçmalama."
Kolundaki siyah damar gibi şeyler gittikçe omzuna doğru uzanıyordu.
"Noluyor?"dedim yayılan siyahlığı kastederek.
"Vücuduma yayılıyor. Yani eğer kolunu kesmezsen ölücem. Kes şunu."
Kolunu sedyeye yaslayıp testereyi bana iterken yutkundum sertçe.
