"Sanırım kusacağım." gülmekten başka bir şey yapabildiğim yoktu. Kollarım oluşan ani boşluk yüzünden soğuklukla buluşurken, yattığım yerden gülerek onu izledim. Yüzüne düşen bukleleri tıpkı bir şiir gibi gösteriyordu onu. Camdan içeriye sızan güneş ışığı güzel saçlarına tırmanıyor, kahverengi gözleri üzerimde sabitlenmiş beni izliyordu.
"Niye bakıyorsun öyle?" diye sordum güçsüzleşen sesimle. Dudağının bir kenarı hafifçe yukarı kıvrılırken omuz silkti. "Gördüğüm en güzel manzarasın, bu yüzden bakıyorum." bir tebessüm yayıldı suratıma. Kalbim kıpır kıpır ediyordu tenimin altında. Yutkunurken, bir elim ona doğru uzandı istemsizce. Saçlarına çıktı ve tutamlarını hafifçe okşadı.
"Bir dahakine kocaman bir ayna getirip önüne koyacağım." dediğimde kıkırdadı ve saçlarındaki elimi tutup çekerek avucumun içini öptü. Ruhum onu saran et ve kemikten ayrılmak ister gibi çırpınıyordu her bir hareketinde. Birinin başka birini bu denli etkilemesi normal miydi?
"Kalk da giyin hadi güç kapan, derste seni yiyip bitireceğim." sırıttım söylediğine. Aramızda ne olursa olsun o ve hırsı her zaman ikili bir paket halindeydi. Yataktan kalkmaya yeltendiğinde bir anda durup üzerime eğildi ve dudağıma güçlü bir öpücük kondurup gitti. "Hiç adil değil." dedim başımın altındaki yastığı çekip yüzüme bastırmadan hemen önce. Güldüğünü duyabiliyordum.
**
"Üzerine bahis oynadım Taehyun kazanırsan sevinirim canım." Rick hemen yanımızda kollarını göğsünde birleştirmiş bizi izliyordu. Yeonjun'un söylediği şeye yarım ağız gülümsedikten sonra kafasını sallayarak başlamamızı işaret ettiğinde, daha önüme dönemeden Beomgyu'nun kılıcı adem elmamın hemen üzerinde duraksadı.
Bastırmıyor, sadece değdiriyordu. Şaşkınlıkla bana doğru sırıtan suratına baktım. Omuz silkti hiçbir şey söylememiş olmama rağmen. Onunla en çok bakışlarımız üzerinden konuşmayı seviyordum. Bu yüzden güldüm ve elimdeki kılıcı hemen dibimdeki kılıca vurarak geri çekilmesini sağladım.
Öyle çekici görünüyordu ki başka bir şey düşünemiyordum. Bu elbette işine geliyordu. Ne düşündüğümü anlıyordu çünkü. Gözlerindeki keyifli ifade bunu çok iyi anlatıyordu. "Hadi ne oldu dondun kaldın?" dedi gülerek. Ona ayak uydurup omuz silktim ve bedenimi ona doğru yönlendirerek elindeki kılıcı düşürmesine neden oldum.
Eğilip de alacak fırsatı bulamadı. Bedenini kollarımın arasına aldığım sırada, sırtı göğsümdeyken birkaç kez çırpındı. Bu çırpınmanın sahte olduğunu yalnızca o ve ben biliyorduk. Ayrılmaya niyeti yoktu kollarımdan. "Ne oldu beni doğramaya kıyamıyor musun artık?" kulağına fısıldadığım şeyin ardından sinirle gülüp bacağıma tekme attı.
Bedenim zahmetsizce yere çöktü ardından. Kalkmaya çalışmadım. Gözlerimin içine bakarak keyifle yere eğildi ve kılıcını aldıktan sonra ucunu yüzümdeki yara izinin üzerine yerleştirdi.
Yarayı açan kişi hemen karşımdaydı ve biz yeniden başladığımız yerde, artık iki yabancı olmanın çok ötesindeydik. Artık kim olduğunu, en sevdiği şeyleri ve yıldızların altındayken Ay ışığının tenine vurmasıyla ne kadar güzel göründüğünü biliyordum.
Derin bir nefes çektim ciğerlerime. Gözlerim bir saniye olsun ayrılmadı gözlerinden. Kahve irisleri üşütmüyordu artık, cayır cayır yakıyordu yüreğimi.
"Pekala sıra Yeonjun ve Soobin'de." diyerek araya girdi Rick. Söylediği şeyin ardından kalkıp gitmem gerekirdi ancak ben yerimden kıpırdayamıyordum. Dizlerimin üzerine çökmüş, Beomgyu'nun önünde duruyordum öylece.
Bakışları öyle delirtiyordu ki beni. Kalbim gittikçe hızlanıyor, bedenim titremeye başlıyordu. Sırıttı bana bakarken, ben ise derin bir iç çektim güzelliğine.
Kıyametti onunla bir saniye bile geçirmek. Beni susuz bırakıyor, kendine aç hale getirmekten hoşnut oluyordu. En komiği de tüm bunları daha fazla yapsın istiyor oluşumdu. Beni bitirsin, yok etsin, yeniden yaşatıp yeniden mahvetsin istiyordum. Deliydim belki de, bilmiyorum. "Taehyun?" dedi arkasında kalan gruptan biri.
İkimizin de bakışları oraya yöneldiğinde, gördüğümüz şeyle şokla birbirimize baktık saniyeler içinde.
"Taehyun en son kimin gücünü çektin?" dedi Soobin etraflarındaki havada asılı duran kılıçları teker teker incelerken. "Ormandaki saldırıda olmuş olmalı." Yeonjun kendince açıklamalarda bulunurken, Beomgyu şokla bir onlara bir de bana baktı bir cevap alabilme umuduyla. Bakışlarım Rick'i bulduğunda bizim aksimize güldüğünü görünce kaşlarım çatıldı.
"Sanırım yeniden başlıyoruz." dedi keyifle. Kılıçlar bir anda yere saplandığında, Beomgyu'yla göz göze geldim. Şaşkın ifadesi saniyeler içinde yok olup birden kahkaha atmaya başladı. "Aramıza yeniden hoşgeldin, güç kapan." dedi eğlenir haliyle.
Söylediğim gibi, onunla yeniden başlangıç noktasındaydık. Kang Taehyun ve Choi Beomgyu olarak. Güç kapan ve Fırtına Çağıran olarak. En önemlisi de, birbirimizin her şeyi olarak.
Gülümseyip yerden kalktım ve karşımda duran bedenini kollarımın arasına alarak sıkıca sarıldım. Bir şeylere yeniden başlamak eğlenceli görünüyordu ve ben bu kez korkmuyordum.
__________
MERHABA
acısıyla tatlısıyla oblivion'ı bitirdik💔 ilk kez tamamen düz yazdığım bir fic olduğu için UMARIM becerebilmişimdir ve tüm süreç boyunca keyif almışsınızdır.sizi çok çok çok seviyor ve kocaman da sarılıyorum. Okuduğunuz, tatlı yorumlarınızla günlerimi güzelleştirdiğiniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız♡
Başka bir ficte görüşmek dileğiyle diyelim💗 Rai kaçar!!!

??MD? OKUDU?UN
oblivion ? taegyu
Fanfiction"ve ?imdi f?rt?nan?n tam ortas?nday?z, izin ver yan?nda ko?an ben olay?m."