抖阴社区

                                    

"Evet."diye mırıldandı Batuhan.

"Eve gidin."dedi Nihat amca bana dönüp. Başımla onayladım. Batuhan hala ambulansa bindirilen cesede bakıyordu. Elimi elinden çekip beline koyarak yönlendirdim.
Sonunda ambulansın kapıları kapandığında Batuhan da normale dönmüştü.

"İyi misin?"

"Hıhı."

Bedenini bana dayadı yürümeye devam ederken. Kolumu belinden omzuna çıkartıp kendime çektim iyice.

Ana yola geldiğimizde bir taksiye binip eve vardık. Evin dış kapısında bekleyen İlayda ve Anıl'a baktım çatık kaşlarımla.

"Napıyorsunuz burda?"

"Birşeyler anlatmanız gerekiyor bence."

"Şimdi mi?" Dedim Batuhan'ı işaret ederek. Hala olayın etkisindeydi normal olarak.

"Önemli değil."dedi evin kapısını açarken.

"Geçin."

Beraber eve girip salondaki yemek masasının etrafına oturduk.

"Saldıran şeyi gördün mü?"

Başıyla onayladı.

"Söylediğiniz gibi birşeydi."

Dolunay gecesi İlayda ve Anıl onlara saldıran bir yaratıktan bahsetmişlerdi. Bütün bu cinayetlerin sebebi de oydu anlaşılan.

"Size benzemiyor. Vücudu pullarla kaplı, kuyruğu vardı ayrıca. Yeşil gözleri de çizgi gibiydi."

"Neden o adamı öldürdü peki? Sana neden birşey yapmadı."dedi İlayda.

Oraya gittiğimde Batuhan hala hareket edemiyordu ama hiçbir yerinde bir yara izi yoktu. Fırsatı vardı ama birşey yapmamıştı.

"Bilmiyorum. Ama sanki beni tanıyor gibiydi."

"Nasıl yani?"

"Bilmiyorum."dedi tekrar bakışlarını bana çevirip.

"Bi' konu daha var." Anıl'ın konuşmasıyla ona döndük hepimiz.

"Patronum, bizi fazlasıyla biliyor."

"O da mı kurt adammış?"

"Sanmıyorum. Ne olduğunu da tam olarak bilmiyorum. Amcan yaşıyorken yaralanıp eve gidemeyeceğim için kliniğe gittim. Kapalı olduğunu sanmıştım ama içerdeydi, hiçbir şey sormadan sadece temizleyip bıraktı. İyileşeceğini bildiği çok belliydi."

"Sen tüm bunları şimdi mi anlatıyorsun? Bütün bunların arkasında o var belki de."

"Önemsemedim daha önce. O günden sonra konuyu da hiç açmadı zaten. Ama bugün baban geldi kliniğe."dedi İlayda'ya bakıp.

"O geldiğinde beni sakladı. Kim olduğunu görmedim bu yüzden ama birinin cesedini getirdi. Onu öldüren şeyin ne olduğunu sordu patrona. Ama ne olduğunu o da bilmiyormuş. Şu felç olayı için de ölen adamın boynunda bir çizik varmış, pençesinde ki sıvı sayesinde bir çizikle boyundan aşağısını felç edebiliyor."

"Batuhan'da bir çizik yok ama."

"Kapının kulpunda bir ıslaklık vardı. Su olduğunu düşünmüştüm ama daha yapışkan bişeydi. O sayede olabilir mi?"

"Çizik dışında başka birşey söylemedi ama sana olanın başka bir açıklaması da yok. Birde bir kitaptan bahsetti. Dedendeki bir kitaptan, onun içinde daha fazla bilgi olabilirmiş."

Şimdi hepimiz İlayda'ya dönmüştük. İlayda bir süre düşündükten sonra teker teker hepimize baktı.

"Deri kaplı eski bir kitap olabilir mi?"

"Nerde olduğunu biliyor musun?"

"Ofisinde saklıyor sanırım. Önce bir şekilde anahtarları almamız gerekiyor ama."

"Yarınki maçta olursa ofisi boş olur. O sırada halledebiliriz."

Bu arada İlayda'nın dedesi beklenmedik bir şekilde okula müdür olmuştu. Bu durum bile elinin nerelere uzandığını gösteriyordu. Bahsedilen ofis de okuldaki odasıydı.

"Maçta yokuz mu demek oluyor bu?"

"Hayır. Senin olmaman adamın dikkatini çeker. Ama senin yokluğunu farketmez."

Dedim Batuhan'a dönüp. Anıl günlerdir dede tarafından göz hapsindeydi zaten.

Bütün planı yaptıktan sonra Anıl ve İlayda sonunda gitmişlerdi. Odaya girer girmez Batuhan'da duşa girdiği için boş boş odada oturuyordum. Kalkıp üzerimi değiştirdikten sonra sabah dağınık bıraktığı çalışma masasını toplamaya başladım.

Açılan banyo kapısıyla oraya döndüm. Eşofmanını giyinmiş ama üstü çıplak beden elindeki havluyla saçlarını kurutarak odaya girdiğinde yutkundum.

"Üstünü neden giymedin? Üşürsün böyle."

"Almayı unutmuşum." Bakışlarımı vücudundan çekip yüzüne çıkarttığımda karşılaştığım kızarmış gözlere kaşlarım çatıldı.
Yanına gidip yüzünü avuçlarım arasına aldım.

"Ağladın mı sen?"

Sorumla beraber çenesi titredi hafifçe. Sulanmış elalarını benim gözlerime dikti.

"Sarılır mısın bana?" Dedi titrek bir sesle. Elindeki havluyu alıp kenara attıktan sonra kendime çekip sıkı sıkı sarıldım bedenine.

Boynumda hissettiğim gözyaşları canımı yakarken sesimi çıkarmadım. Kolay birgün geçirmemişti, ağlarsa rahatlardı belki.

"Yardım istedi benden. Yalvardı ama hiçbir şey yapamadım. Arabanın altında kalışını izledim sadece."

İç çeke çeke konuşurken daha sıkı sarıldım.

"Bir suçun yoktu güzelim. Yapma bunu kendine."

Kollarını sıkı sıkı belime sarıp iyice sokuldu boynuma.
Onu bırakmadan yatağa ilerleyip yorganı açarak yattım. Bana yapışık bir şekilde olduğu için o da üzerimde kalmıştı.
Nefes alışları normale dönerken artık boynumu ıslatan gözyaşları da kesilmişti.
Yüzünü tutup kaldırdım boynumdan.

"Daha iyi misin?"

Kızarmış burnu ve gözleri , şişmiş ve kırmızılaşmış dudakları ile başıyla onayladı. Kendini üzerimden yan tarafına bırakırken kollarımı sadece gevşetmiştim. Bırakmaya niyetim yoktu.

"Sürekli insanlar ölüyor."

Dudaklarımı saçlarına bastırdım.

"Herşey bitecek."dedim onu da kendimi de inandırmaya çalışarak.

Bu sefer dudaklarımı boynuna bastırıp kokusunu içime çektim.

Koku öpülür mü?
Öpülür,
Öptüm çünkü.

🌕🌕🌕

İlayda'nın dedesi ve Anıl'ın patronu kim olsun sizce ben bulamadım.

Moonlight | ?PoyBat?Hikayelerin ya?ad??? yer. ?imdi ke?fedin