1 hafta sonra
"Üstümde ki kırmızı kazak senin favorindi. Tıpkı senin de benim favorim oluşun gibi."
"Sonunu daha yumuşak söyleyebilir misin?"
"Evet" kulaklığımda çalınan müzik için doğru anı bekledim. Gözlerimi kapatıp zihnimde dolaşan sözleri daha yumuşak bir ses tonu ile mırıldandım.
"Harika"
Elimde ki kalem ile sözlerin yazılı olduğu kâğıda notlar aldım. 11 şarkılı bir albüm olacaktı ve ben 4 şarkıda yer alıyordum. Red Sweater, şu an kaydetmeye başladığım şarkıydı. Derin bir romantik şarkıydı, bana sonbahar havası veriyordu.
Bu şarkı da ben, Karina, Onew, Taeyong, Baekhyun yer alıyorduk. 11 şarkının kayıtları yeni başlamıştı, bu şarkının olmasa da diğer bir çok şarkının koreografisi vardı. Önümüzde oldukça uzun bir yol vardı ama bunu kısaltmaya çalışıyorduk.
Henüz hiç bir şarkıda ki kendi partımı tamamlamamıştım. Red Sweater albüm de ki kaydettiğim ilk şarkıydı ve temasını beğenmiştim. Ses tonu çokça beğenilen ve vokali iyi olan Idollar seçilmişti. Her ne kadar Karina ve Taeyong rap-dans ikilisi ile öne çıksa da sesleri çokça beğenilen Idollardı.
Taeyong ile çalacağım bir şarkı daha vardı. Yanlış hatırlamıyorsam o şarkı hip-hop tarzı bir şarkıydı. Bunların dışında Taeyong'un hâlâ kendi solo şarkısının üstünde çalıştığını biliyorum, sanırım en yakın zamanda yayınlamak istiyordu.
Şarkıyı demo şeklinde kaydettikten sonra eşyalarımı toplayıp dans odasına geçmiştim. Hara odanın ortasında dans eder bir şekilde bulmuştum.
"Erkencisin" eşyalarımı koltuğa bırakırken Hara dönmüştüm. Şarkı devam etsede durmuştu. Nefes nefese bir şekilde dönüp bana baktı sırıttı.
"Sıramı çok kaptırmim dedim"
Güldüm. Ortak çalışmaya ilk ben veya Hara gelirdi hep. Bunun hakkında iddiaya gitmiştik hatta, 1 hafta boyunca en çok ilk kim gelecek diye. Kaybeden, kazanana pahalı bir yemek ismarlicaktı ve güzel bir ziyafet çekmiştim bunun ardından.
Hara şarkıyı ayarlarken ısınma hareketlerini yapmaya başlamıştım bende. Hara çalışmaya başladığında aynadan onu izliyordum dikkatlice. Grubun dans pozisyonları ikimizde olduğu için ikimiz birlikte çalışırken çok titiz, dikkatli ve serttik.
Isınma hareketlerimi bitirirken içeri Nina girmişti. Sessizce koltuğa ilerlediğinde bende ayağa kalkmış ve Hara'ya katılmıştım. Zamanla Nina ve Aeri de katılmıştı bize.
2 hafta sonra
Bu gün albümde ki yer aldığım diğer şarkı olan Wild Instinct'in dans çalışmasında yer almıştım sadece. Bu şarkı da ben, Taeyong, Taemin, ve Seulgi yer alıyordu. Şarkı da ki her şey uyumluydu ve performans sergilemek için sabırsızlıkla bekleyeceğim bir şarkıydı.
Şirketin ayarladığı konser alanında çalışıyorduk. Genel olarak Taemin-Seulgi ve ben ile Taeyong eşleşiyorduk koreografi de. Taeyong ile aynı sözleri paylaştığımız ufak bir kısım vardı ve şarkıyı kaydetip dinlediğimiz de kulağa hoş geliyordu.
Koreografileri yavaşça tekrarladık sürekli. Taemin ve Seulgi'nin birlikte dans ettiği bir kısım vardı. Orda Taeyong sol, bende sağ tarafta yanda bekliyordum. Ardından Taeyong ile aynı anda söyleyerek ikisinin arkasından birbirimize doğru gidiyorduk. Yuvarlar yapar gibi ben önden, Taeyong da arkadan gelip yan yana duruyorduk ve yumruk tokuşturuyorduk. Ardından ben Taeminin soluna, Taeyong da Seulgi'nin sağına geçiyordu.
Hareketli bir koreografiydi. Dans ağırlıklı bir parçaydı, benim ufaktan unuttuğum veya karıştırdığım kısımları vardı ama yine de içimde oluşturduğu etki hoştu.
"Vücudunu böyle değil de şu şekilde eğersen daha hoş bir görüntü olur"
Taeyong biraz önce oturmuştu ve biz üçümüz tekrar almıştık. Ardından yanıma geldi ve koreografi de hoşuna gitmeyen kısım hakkında ufak tefek taktikler verdi. Onu dikkatlice dinlerken dağılan saçımı bozup tekrardan atkuyruğu yaptım. Birlikte yavaşça tekrar aldıktan sonra bir kaç saat boyunca dördümüz çalışmıştık.
"Mola" diye bir cümle duyduğumuz da yere oturdum. Benim ardımdan Taemin yere yatmıştı. Seulgi de kendini yere bırakırken Taeyong köşeden dört şişe su ile yanımıza gelip tek tek su vermişti.
"Teşekkür ederim" diye fısıldadım nefes nefese sesimle. Taeyong hafifçe gülümseyip karşımda ki boşluğa oturdu.
"Sanırım biraz yorucuydu"
Taemin şişenin yarısını bitirip kapağına kapattı ve ortada oluşan boşluğa bıraktı.
"Daha çok şarkı var" Seulgi kendi omzunu ovarken gözleri kapalıydı. Elimde ki kapağı şişeye takıp çevirdim ve kapattım. Hepimiz terler içindeydik, soluklarımız yeni düzene girmişti.
Sağ tarafımda ki Taemin Taeyong'un omzuna vurdu hafifçe. Taeyong da başını kaldırıp masumca Taemin'e baktı.
"Yeni şarkın ne zaman çıkacak?"
"Kesin değil, henüz bitmedi"
"Şarkı ne hakkında?"
Seulgi ilgili bir şekilde Taeyong'a baktı. Başımı çevirip ona baktığımda Taeyong da dönüp bana baktı.
"Farkında olmasa da benim için özel olan biri hakkında"
Seulgi ve Taemin kendi aralarında imalı bir şekilde güldüler. "Birine yazdın yani?"
Taeyong, Taemin'e baktıktan sonra güldü ve başını olumluca salladı. Ortama güldüm ve kollarımı bacaklarımın etrafına sardım. "Sevdiğin kıza mı yazdın?"
Taemin ve Seulgi'ye katılıp biraz imalı bir şekilde güldüm. Taeyong duraksadı, Taemin ve Seulgi birbirine bakıp güldüler. Taeyong gözlerini etrafta gezdirdikten sonra dönüp bana baktı.
"Evet"
Gözlerimi hafifçe kıstım ve güldüm. Taemin ve Seulgi şaşırarak birbirlerine baktılar ve bir süre öyle kaldılar. Seulgi'ye döndüm ve koluna vurdum. "Utandıracaksınız" diyip ayağa kalktım. "Tuvalete gidip geliyorum" diyerek yanlarından ayrıldım. Arkaya geçtim ve koridorda biraz ilerleyip tuvalete girdim.
Kapıyı kilitledikten sonra ihtiyaçlarımı giderdim ve elimi yüzümü yıkadım. Bolca havlu alıp yüzümü, boynumu, elimi ve kollarımı sildim.
Kilidi açıp odadan çıkmaya çalıştım ama kapı açılmadı. Kaşlarım çatılırken duraksadım. Kapının kolunu indirip tekrar açmaya çalıştım ama açılmadı. Kilitle oynadım, daha güçlü açmaya çalıştım ama açılmadı. Bir yandan kapıyı açmaya çalışırken diğer yandan da elimle kapıya vurdum.
"Kimse var mı? Kapı açılmıyor!" Bu sözleri sürekli tekrarladım, birileri duyar diye sürekli seslendim ama sonuç alamadım. Telefonum çantamdaydı ve çantamda sahnedeydi. Yine de seslenmeye devam ettim. Bir noktadan sonra kapı kolu ile uğraşmakla devam ettim, seslenmemin bir anlamı yoktu.
"Zuer?" Kapının ardından, boğuk bir ses tonuyla adımı duydum. Durdum ve sesi hatırlamak için kendime bir kaç saniye verdim.
"Taeyong?"
"İyi misin?" Diye karşılık verdi bana. Gözlerimi kapatırken derin bir nefes verdim.
Tanrım, şükürler olsun Taeyong geldi.
"Kapıyı açamıyorum, ne olduğunu anlamadım"
Taeyong kapının diğer tarafından kolu denedi ama o da açamadı. Biraz daha sert ve güçle denedi ama yine olmadı. Bir kaç saniye sessizlik olduğunda merakla Taeyong'un bir şey demesini bekledim.
"Zuer," diye adımı andı.
"Efendim?" Dedim kapıya yaklaşarak.
"Gidebildiğin kadar tuvaletin diğer tarafına git, kapıdan imkanın oldukça uzaklaş"
"Taeyong, belki de personelleri çağırmalısın?"
"Personeller ilgileniyor olsaydı dakikalardır burda hapsolmazdın"
Duraksadım. Sesi tuhaf bir şekilde sinirli gelmişti kulağıma. Bir şey diyene kadar şaşkın bir halde durmuştum. Sanırım, ilk defa Taeyong'un sinirlendiğini görmüştüm. Aslında teknik olarak görmedim, duydum.
"Tamam" diyip olabildiğince kapıdan uzaklaştım. Sessizce beklerken büyük bir gürültü oldu. İstemsizce ellerim kulaklarıma gitti ve başımı diğer tarafa çevirdim. Kapı sertçe duvara çarptı ve tekrar kapıya doğru hareket etti. Taeyong eli ile geri itip durdurdu ve küçük tuvalette gözleri direk beni buldu.
Endişeli gözleri bana dikkatlice baktı. Gözleri büyümüştü, burnundan nefes alıp versede ona yeterli değilmiş gibi duruyordu.
Endişeli?
Bir süredir ortalıkta olmadığım için merak etmiş olabilir ama, ama endişelenecek kadar olduğunu düşünmüyordum. Sonuçta, o kadar yakın değildik.
"İyi misin?" Taeyong sesi, dudakları arasında yumuşak bir tonda çıktı. Vücuduna ters, bakışlarına tersti ama sesi yumuşaktı.
Sesi naifti, yumuşaktı, kırılgandı, hassastı.
Sesi, şefkatti.
-1084-