Hayatım öyle pek matah değildi fakat olaylı bir hayatım da yoktu. Genel olarak sakinlikten hoşlandığım için her zaman gürültüden ve kavgalardan kaçardım. Hem büyütülme şeklimden hem de kişiliğimden dolayıydı bu.
En azından başarı hırslı manyağın teki çıkıp bütün devrelerimi yakana kadar.
Taehyun düşündüğümden daha garip biriydi, arkadaşlarıyla olduğu süreç dışında güldüğünü doğru düzgün göremiyordum, hep sinirliydi, ayrıca benden anlayamadığım bir şekilde her şeyiyle nefret ediyordu.
Bu tiyatroyu oynamamak için çok fazla bahane düşündüm, zehirlenip hastanelik bile olabilirdim ama okulumun inadını tabii ki biliyordum, yapacağız dedilerse yaparlardı. Bu yüzden paşa paşa, öğle arası zili çaldığında Yeonjun ve Hyuka'yı alıp konferans salonuna gittim. Winter'ın nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu, büyük ihtimalle Karina'yla bir yerde takılıyordur diye onu düşünmedim.
Konferans salonuna girdiğimizde çoktan Seo hocanın en sevdiği öğrencisinin sahne eşiğine birkaç kağıt koyup karıştırdığını gördüm. Onlar orada uğraşırken Taehyun çoktan sahneye çıkmış, köşedeki sandalyede oturmuş seyirci koltuklarında oturan Soobin ve Ryujin'le konuşuyordu.
Sahneye yaklaşan beni gördüğünde önce yüzündeki geniş gülüşü soldu, onu şimdiden rahatsız ettiğimi fark edince sırıttım. Oturuşunu dikleştirip bıkkınca bana baktı.
"O kadar uzun süre gelmeyince öldün diye umut etmiştim aslında."
Sinir bozucu sesiyle konuşunca sahne eşiğine önce tek bacağımı atıp sahneye çıktım. Yaydığı bacaklarının neredeyse arasına girerken yüzüme olabildiğince sinir bozucu bir ifade takıntım.
"Bir dahakine sözüm olsun güzellik."
Yanağından bir makas almamla koluma gerçekten, gerçekten sert bi yumruk attı. Moraracağına adım kadar emindim ve fena sızlıyordu ama tepki vermemeye çalışıp Seo hocanın yanına adımladım.
"Beomgyu geldiysen provalara resmi olarak başlayalım artık, ilk başlayacağımız sahne duygularınızı açıkladığınız ve sarıldığınız sahne. Buradan bakınca birbirinize atlayacak gibi duruyorsunuz, gevşetelim şu kasları biraz beyler!"
Duyduğum şeyle gözlerimi sıkı sıkı kapadım, bunun yaşanmıyor olmasını denedim ama gerçekti.
Oturduğum yerden yavaşça kalkıp sahnenin ortasında dikilmeye başladım. Taehyun hala oturduğu yerde bana baktığı için ona sorgularca mimikler yaptım.
"Gelecek misin bugün Taehyun hazretleri, davetiye de ister misin?"
Gözlerini devirip karşımda durdu, aramızda neredeyse Soobin'in geleceği kadar bir boşluk vardı.
Seo hocanın öğrencisi elimize senaryolarımızı tutuşturduğunda göz gezdirdim, uzundu ve yorucu gözüküyordu.
"Beyler havayla sarılmayacaksınız farkında mısınız? Yaklaşır mısınız birbirinize biraz yahu"
Kendimi zorlaya zorlaya bir adım attım, küçük bir adımdı. Fazla yakınlaşmak istemedim.
Seo hoca en sonunda pes edip kollarımızdan tutup birbirimize sürüklercesine yakınlaştırdı. Ani yakınlık yüzünden kafamı çevirdim, gergindim ve Taehyun'un nefesleri boynuma değdiği için daha da geriliyordum.Gıdıklandığım için geri yüzlerimizi hizaya getirdim.
"Birbirinizden hoşlanmadığınızın gayet iyi farkındayım, burada olmak istemediğinizi de biliyorum ama benim yapabileceğim bir şey yok gençler. Hepimize bir görev verildi, sizin göreviniz de birbirine aşık iki insanı canlandırmak. Ben gösterdiğim çabanın karşılığını istiyorum."
Taehyun Seo hocaya döndü, gülümsemeye çalışıp kafasını salladı ve bana döndü.
Garip bakıyordu, sinirli değildi, bıkmış gibi de değildi. Korkuyor gibiydi ama korkudan da farklıydı bu. Çok fazla kafamı yorduğumu fark edip senaryoda oynamamız gereken sayfayı açtım. O da benim yaptıklarımı yaptı ve repliklerimize göz gezdirdik bir süre.
"Babamın emrinde olan askerlerle yakınlaşmamak için büyükannem tarafından uyarılmıştım." diye başladı. Başlıyorduk.
Taehyun gerçekten garip biriydi, role öyle bürünmüştü ki bütün hareketleri ve bakışları değişmişti, o sırada ben hala nefesimi düzenlemeye çalışıyordum.
"Çoğu defa sizin yüzünüzden azar yedim, Beomgyu. Fakat size o kadar aşığım ki kralı bile karşıma alabilirim. İstersen, istersen şimdi kaçalım buralardan! Geleceğime yemin ederim."
Sesi gerçekten çaresiz birinin yalvarışları gibi çıkıyordu.
Moda girmeye çalıştım, bir elimi yanağına yasladım. Senaryoya uymaya çalıştığım için Taehyun tepki vermedi.
"Kang, bunu yapamayız. Kral ikimizi de mahveder, biliyorsun bunu."
Senaryoya göre Taehyun'un ağlamaya başlaması lazımdı, bunu şimdilik es geçeceğimizi düşünmüştüm ama nasıl yaptıysa birden gözleri doldu. Tiyatro konusunda ciddiydi. Herkes nefesini tutmuş sadece bizi izliyordu.
"Beomgyu, lütfen böyle yapma. Bana aşıksın, biliyorum. Çınar ağacının altında buluştuğumuz gece bakışlarını görmedim mi sanıyorsun? Ben her şeye hazırım, gerçekten!"
"Taehyun, güzel Taehyun. Tabii seviyorum seni, nasıl sevmem? Akıtma o güzel yaşlarını benim için."
Taehyun yüzünü elime yasladı, gözlerime öyle bakıyordu ki midemdeki garip hissin gittikçe arttığını hissettim, ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama fena derecede kusacak gibi hissediyordum. Yine de kendimi durdurmaya çalıştım çünkü şimdi kusarsam Taehyun bu sefer gerçekten beni öldürürdü.
Yanağına bir damla yaş düştü. Gözüm düşen damlanın yolunu takip etti. Halihazırda yüzünde olan başparmağımla yaşı sildim. Senaryoya baktım, repliklerimize göz gezdirdim saniyeler içinde.
Yanağındaki elimi çekip beline sarıldım.
Repliklerin bitmesine biraz vardı, Taehyun'un daha yere çökmesi lazımdı. Şu an neden böyle yaptığımı bile bilmiyordum, vücudum benden habersiz hareket ediyor gibiydi.
Taehyun da boynuma sarıldı, doğaçlamalardan zarar gelmezdi.
"Tamamdır beyler, burada durabiliriz."
Ben Seo hocanın sesini duyup ayrılmaya çalışırken Taehyun'un elleriyle hareketlerim kısıtlandı.
"Taehyun?"
"Efendim"
"Kollarını çekecek misin?"
Sanki korkunç bir şey söylemişim gibi kollarını çekti benden. Gözleri hala doluydu.
"İyi bir oyuncu olduğunu bilmiyordum, bir şeyler becerebiliyor muydun sen?"
Gözlerini gömleğinin ucuyla silerken dediğime güldü. İçten bir gülüştü.
"5 yıl tiyatro eğitimi aldım ben, bırak da göstereyim biraz yeteneğimi."
İkimiz de gülüşmeye devam edip seyirci koltuklarına doğru döndük.
Yeonjun ve Ryujin'in ağzı açıktı. Soobin sanki karşısında komedi dönüyor gibi sırıtıyordu ve Hueningkai, o gerçekten şaşırmış gibi duruyordu. En sonunda gözlerim Seo hocaya döndüğünde gururlu bir şekilde baktığını gördüm. Onun gülümsemesiyle bende gülüp Taehyun'a baktım. Hissetmiş gibi o da bana baktı.
"Yapabileceğinizi biliyordum."
----
biz geldik. beomgyu da asksal anlamds geldi. hosgeldi.
