Bu sınıf birleştirme işi beklediğimizden de uzun sürmüştü çünkü müdür verdiği sözleri ertesi güne unutan balık hafızalının tekiydi, boyacılar her gün gelmediği için boya işi çok geçe kalıyordu ve benim Taehyun'a tahammülüm gittikçe azalıyordu.
Beynimi ağrıtan gürültüyle oturduğum yerde başımı arkaya attım, birbirimize çoktan kaynaştığımız için bütün gün etrafta Soobin ve San'ın bağırışları dolanıyordu ve ne yalan söyleyeyim gıns gelmişti, ki keşke sadece onları duyuyor olsaydım.
Önümde oturan Karina, Ryujin ve Yeonjun'u izledim, Soobin'den dolayı birbirleriyle şimdiden çok yakın olmuşlardı, Yeonjun yavaş yavaş bütün aileye sızıyordu resmen.
Diğerlerine de baktığımds herkesin kendi aralarında beraber bir şeylerle uğraştığını gördüm. Gördüğüm görüntü içimi ısıttı. Ne kadar beklediğimden fazla ve sesli olsalar da bir şekilde tek bir sınıf olmuş gibiydik. Alan derslerinin varlığıyla yokluğu bir gibiydi bizim için.
Yanımda uyuklayan Taehyun'a baktım biraz, yeni yeni iyileşmeye başladığı in gücünü ancak toparlayabilmişti. Ne kadar kabul etmek istemesem de -ki bunu kabul etmek benim için dünyanın en huzur bozucu şeyiydi- ona alışmıştım. Yan tarafımda tarih derslerinde herkese bir hikaye uyduracak biri olmadığında garibime gidiyordu, alan derslerinden geldikten sonra küfürler ede ede sıraya kafasını geçirmesine bile alışmıştım. Farkındayım ki ne kadar bunu kendime bile şu an itiraf ediyor olsam da ders saatlerinde kötü hissedersem tek bir bakışıyla anlıyor ve göreviymiş gibi bilekliğini çıkarıp oynamam için elime veriyordu. Beni düşündüğünün farkındaydım ama neden yaptığını hala çözemiyordum. O olmadığı zamanlar bir şeyler eksik gibi hissetmek kötüydü, hayatımda daha önce kimsenin varlığı ya da yokluğu hakkında yakınmamıştım fakat Taehyun'un varlığı da yokluğu da sorundu.
Birinin varlığına alışmak...
Benim bildiğim Beomgyu bundan hep kaçınırdı, hatta eğer konfor alanının dışında biriyle fazla yakınlaşmaya başlarsa kendini geriye çeker, bir daha da ortalara çıkmazdı.
Artık bildiğim Beomgyu değildim.
Taehyun gelip bütün ayarlarımla oynamış ve beni bir başıma çözmeye hapsetmiş gibiydi. Bu düşündükledim ve hissettiklerim her neyse ağırlıklarıyla başa çıkmak çok zordu. İlk defa böyle şeyler yaşıyor oluşum da cabasıydı tabii. Vücudum olduğundan saçma tepkiler vermeye başlamıştı. Garip ve rahatsız edici olan şey bunları benim de durduramıyor oluşumdu. Resmen kendi bedenime ve aklıma söz geçiremiyordum, bundan saçması var mıydı gerçekten?
"Çocuklar! Hazır ders boşken inanılmaz bir fikir atıyorum ortaya hazır mısınız?"
Tahtanın önüne gelip seslenen Heeseung'la beraber hepimiz dikkatimizi ona verdik.
"Kanka yine siktir boktan şeyler atacaksan hiç gerek yok bak, in biz şerefimizle geçiririz bu boş dersi gönlün ferah olsun senin."
"Junhan dur çok iyi bir fikrim var."
Küçük atışmalarına gülerken sıradan başını kaldırıp etrafı süzen Taehyun'a takıldı gözüm kısa bir süreliğine. Heeseung tekrar konuşmaya başlayınca gözlerimi hemen çektim üzerinden.
"Arkadaşlar ben diyorum ki-"
"Hayır!"
"Karina bir sus bak vallahi abinle seni yan yana oturtur bütün bir seneyi de yapışık gezmenize sebep olurum kızım."
"Ebu cehil misin pezevenk ya.""Ben diyorum ki hazır yılbaşı yaklaşmışken ve kalabalıkken bir çekiliş mi yapsak?". Yılbaşını çok severdim, ve benim için yılbaşıyla ilgili her şey müthişti. O gün gerçekten bir şeylerin daha iyi olacağına dair ümitlerle dolmak ve kuru hayallerle bile sıcak bir ortam oluşturabilmek çok mutlu ediyordu. Küçüklüğümden beri yılbaşı günlerim hep güzel geçtiği için gün geçtikçe ve ben büyüdükçe bu güne yeni kişilerle yeni anılar sığdırmak benim için özeldi, sevdiğim ve eğlenebildiğim kişilerle bir gün geçirebilmek en iyi şeylerden biriydi.
