"Ben varım."
"Beomgyu sen zaten varsın kuşum, utanmasan yılbaşı gecesi düzenlersin ben sen hariç kim katılır diye soruyorum kurban olduğum.""Yılbaşını seviyor musun?" yanımdan gelen sesle gülüşümü yüzümden silmeyerek kafamı salladım. O bile tadımı kaçıramazdı şu an. "Evet, yılın tek sevdiğim günü diyebilirim hatta.". Dalga geçmesini bekledim ama o sadece gülüşüme karşılık verip kafasını salladı. Önüne döndüğünde kaşlarım çatıldı hafiften, ben ne kadar garipleştiysem o 10 katı garipleşmişti resmen.
"Bende varım."
"İyi, sayısalın baş negatif basanı Taehyun bile katılıyorsa yapıyoruz demektir!"Herkes dediğine güldüğünde ben eliyle gülüşünü saklamaya çalışmasını izledim.
-----
"Jungeon şu isimleri biraz büyük yaz amına koyayım ya sayısalcıyım ben kaç numara gözlüğüm var görmüyorum yakını oğlum."
"Al sen yaz o zaman Sunghoon OF!"
"Tamam ayol kavga yok, çekilin kenara ben hallederim."
Hepimiz iki sırayı birleştirmiş ve etrafına sandalyeleri çekmiş oturuyorduk. Yan yana oturuyoruz demek haksızlık olurdu çünkü Yeonjun zaten Soobin'in üstüne attığı bacaklarıyla kucağında oturuyor sayılırdı, Karina ve Winter sarılarak oturdukları için yer bile kaplamıyorlardı. Heeseung ve Sunoo da pencere kenarında olan biteni gülerek izliyorlardı. Lia kağıtları alıp teker teker isimleri yazmaya başlayınca içimi garip bir heyecan kapladı. Küçüklükten beri ne zaman yılbaşı çekilişi yapılsa her zaman bana çıkmasını istediğim bir isim olurdu, ya da benim keşke ona çıksam dediğim birileri vardı. Şimdi çok da fark etmiyordu, ne de olsa bu aptallarla yaptığım her şey beni mutlu edeceğinden çok takılmıyordum.
Lia kağıtları hazırlarken gözüm istemsizce karşımda oturan çocuğa kaydı. Yanında Jaehyun'la gerçekten önemli bir şeyler konuşuyorlarmış gibi duruyordu. Gözümü çok üstünde tutmadım. Kağıtlar rastgele aldığımız bir montun şapkasının içine koyuldu. Bir nevi kase görevi görüyordu.
"Evet gelin bakalım hadi! Hepimiz aynı anda alacağız. Aynı kağıdı alırsanız bırakıp başka bir şey seçin, olay eğlenmek sonuçta."
Lia herkesi masaya topladığında gururla sırıttı, diğerlerine bıraksak 10 saatte hallolacak işi 5 dakikada halletmişti.
"Herkes alsın!"
Hepimiz birden çullandığımız için şapka biraz yamulmuştu ama sorun yoktu, ben çoktan almıştım zaten.
"Bakıyor muyuz isme şimdi? Bakalım LÜTFEN çatlarım ben"
Chae en az benim kadar heyecanlı olduğu için hızlı hızlı konuştu. Ondan mesajı almış gibi teker teker hepimiz kağıtlarımızı açtık.
Hani hayatımızda bazı anlar olurdu, hiç yaşanmamasını umardık, ya da en azından o anı geri alıp hareketlerimizi düzeltmek isterdik. Ben tam olarak onu istiyordum şu an elimdeki kağıda bakarken.
Kendimi gerçekten saçma bir lise dramasının içine düşmüş gibi hissediyordum. Bilerek mi oluyordu bu bana hep?
"Bana Soobin çıktı hay anasını satayım ne alacağım abi ben sana ya. Yeonjun'un kafasına bir kurdele bağlar getiririm artık yapacak bir şey yok."
San'ın söylediği şeyle hepimiz kahkaha atmıştık, en azından ben kahkahalara katılmaya çalışmıştım.
Tekrar kağıda baktığımda iç çektim.
Kang Taehyun
Düşüncelerim karşımdan gelen atışmayla bölündü. Taehyun ve Sunoo'nun köşede sessiz olmaya çalışarak(ne kadar sessizler orası meçhuldü)kağıtları tutmaya çalıştıklarını gördüm.
Taehyun en son nasıl manipüle ettiyse Sunoo gülümseyerek kağıdı Taehyun'a verdi. Herkes konuşurken benim onları izlemem fazla dikkat çekmiş olacak ki Ryujin'in dikkati de oraya dönmüştü.
"Kağıt mı değiştiniz lan siz az önce?"
"Hayatım ne kağıt değişmesi ben Taehyun kardeşime Heeseung falan çıktıysa taktik vereyim diye kağıdına bir bakayım diye aldım elime. Dön önüne sen yok bir şey rahat ol canım."
İlk olarak, Sunoo berbat bir yalancıydı.
İkinci olarak, Taehyun'un gerçekten herkesin içinde bana gülerek yiyecekmiş gibi bakması ne kadar normaldi?
"Gerek de kalmadı zaten, Beomgyu çıktı bana."
Duyduğum şeyle yanaklarımın domatesten hiçbir farkı kalmadığını hissetmeye başladım, kulaklarıma kadar yandım.
"Oğlum bu ne lan bağınız beraber mi kesildi sizin? Beomgyu'ya da sen çıktın."
Ryujin'in konuşmasıyla içimden sadece bu anın sona ermesi için yalvarmaya başlamıştım. Saniyeler içinde Taehyun'un gülümsemesinin daha da büyüyüp kıkırtıya dönüşmesini izledim. Bedenim sanki eriyor gibiydi, daha fazla göz teması kurmamak için boğazımı temizleyip oturuşumu dikleştirdim. Hueningkai'nin beni gülerek izlediğini görüp dil çıkardım.
"Bana Hyuka çıktı, 40 gün 40 gece yalvarsam bu kadar kolay olmazdı vallahi bekle şimdi sana dünyanın en iyi hediyesini hazırlayacağım aşk bahçem!"
"Iyy, sen mümkünse bana hiçbir şey alma. Hediye olarak arkadaşlığımın bitmesi için bir kontrat falan getir imzalayalım hatta."
"Aşıksın bana ondan yapıyorsun hep."
Konuşmasına zıt neredeyse üstüne yatan Yeonjun'a gülerek konuştuğunu gördüğünde bende gülümsedim.
"E hediye faslı bittiyse dağılalım hadi, herkes sırasına. Burayı da kim birleştirdiyse geri eski haline getirsin ben sizinle uğraşamam."
Jungeon'un konuşmasıyla hepimiz ayaklanıp sıraları geri yerine koymaya başladık. Bende kendi sırama oturduğumda elimden geldiğince yanımda benimle göz göze gelmeye çalışan Taehyun'a bakmamaya çalışıyordum.
"Bu kadar utanıp sıkılacak bir olay değil sanki Beomgyu? Hm?"
"Çok konuşma benimle, atacağım zaten kağıdı da sinirim bozuldu."
Dediğime sanki çok komik bir şey demişim gibi gülmesi sinirimi bozdu.
"Atarsın, bende her gün gelip hatırlatırım sana. Dolaylı yoldan her gün beni görmek istediğini söyledin az önce unutma!"
Ayağa kalkıp sınıftan çıkarken bana söylediği şeyler bunlardı. İnat biri olduğumu ve canım ne isterse yapacağımı en iyi o biliyordu.
Bende kağıdı atmadım.
-----
