Bir hafta sonra
Ayakkabılarımı giyinip ayağımı yere basmıştım. Yatağa tutunarak ayağa kalktığımda bacağım sızlasa bile ilk gün hissettiğim acının yanında hiç bir şeydi. Bir kaç adım atıp hastane odasının dolabından hırkamı giyinmiştim. Adımlarım yavaştı ama yürüyebiliyordum.
Kaşımın üzerindeki dikişleri almışlardı. İzi kalmıştı. Doktora sormak istesem bile çekindiğim için ağzımı açmamıştım. İzi kalacaktı ama zamanla azalacaktı. Derin bir nefes alıp aynada kendime baktığımda gözlerimin oraya kaymaması için hızla kendimi toparlamıştım.
Sırtımdaki morlukların bir çoğu geçmişti. Geçmeyenler çok fazla canımı yakmıyordu. Doktorun içeriye girmesiyle gülümsedim.
"Nasıl hissediyorsun?" Bana gülümsemesi içimi rahatlatıyordu.
"İyiyim ve formalite olsun diye söylemediğimi bilin." Gülümsediğinde yatağın önündeki dosyaya bir şeyler not etmişti.
"Bu kadar çabuk toparlanmana çok sevindim. Ama yine de bir süre daha dinlen." Kafamı sallayarak onu onaylamıştım.
"Her şey için çok teşekkür ederim. Benimle siz değil bir başkası ilgilenseydi eminim iyileşme süreci daha fazla uzayacaktı."
"Dosyana baktığımda 17 yaşında olduğunu görünce inanamadım. Büyümüş de küçülmüşsün." Kaşlarımı kaldırdığımda kendini belli eden bandajla suratımın düşmesine engel olamamıştım.
"Estetik kaygın varsa izi en aza indirmek için bir kaç krem ve masaj yazacağım. Düzenli kullanmayla en aza indirebiliriz." Dudaklarımı bir birine bastırarak onayladığımda omuzumu sıvazlamıştı. Kaygım estetik görünüşü değildi, sebebini yüzümde taşımaktı.
"Bir daha çok teşekkür ederim."
"Bir daha söylüyorum görevimiz."
Beni kibarca odadan kovduğunda odanın kapısıyla karşı duvara yaslanmış Yağızı gördüm. Yanıma bir kaç defa girmiş olsa bile fazla durmadan çıkmıştı. Sanırım Murat kısmen iyi bir tepki vermişti. Sadece elimi tutmuş başımda beklediği geceler ağrım olduğunda benimle birlikte telefonundan dizi izlemiştik.
En azından yanında kafam dağılmıştı. Karşımda duran Yağızsa hala atlatamamış gibi duruyordu. Odanın kapısını sonuna kadar açıp yatağın üzerindeki çantayı gösterdiğimde yerinden ayrıldı. Ben yavaş adımlarla kenara geçerken çantayı hızla omuzundan asmış beni desteklemek için kolunu belime dolamıştı.
Sessizce kapıya çıktığımızda Mahirin arabasına yerleşmiştik. Kendisi sürücü koltuğundan inmek için hazırlandığında elimi kaldırmamla durmuştu. Yağız beni arka koltuğa oturttuktan sonra yerine geçmişti. Başımı Muratın dizlerine yaslamıştım.
"Finali söyleyeyim mi?"
"Hm." Gözlerim kapalıydı. Mahir arabayı sarsılmamı engellemek için fazla kontrollü kullanıyordu.
"Kadın yurtdışına gitmeye karar veriyor. Tam gideceği gün adam barışmak için geri geliyor." Tahmin ettiğim sonla dudaklarımdan "pff" diye bir ses çıkartmıştım.
"Sarışın da olsa erkek erkektir işte."
"Ne alaka şimdi?" Muratın sorusuyla omuz silktim.
Aslında beni çıkarmak için arkadaşlarım gelmekte ısrarcı olmuştu. İlk gün doktora hepsini kovmasını söylediğim için pişman değildim. Benim yüzümden yaşadıkları stres yetmezmiş gibi bir de derslerini aksatmalarına sebep olmak istemiyordum.
Mahir, Yağız ve Muratı da defalarca kovmama rağmen gitmemişlerdi. Refakatçi olarak birinin kalması gerekirken bile sürekli iki kişi kalmışlardı. Mahirin kaldığı günler Yağız da kalmıştı. Muratın kaldığı günlerde de Yağız kalmıştı. Kısacası Yağız hastaneden neredeyse hiç ayrılmamıştı.

??MD? OKUDU?UN
Eylül~ger?ek aile
Random"Kendime ait bir hayat kurmu?ken sizi buna dahil etmeyece?im." Hikayeyle ilgili yorumlar?n?z? payla?maktan ?ekinmeyin.?